2 Aralık 2008 Salı

Masalara Konu Olan Bal Kabağı




Masalara Konu Olan Ülkeler arası Bal kabağı
Gittikçe küçülen bir dünyada yaşıyoruz.Yalnızca kendi ülkemizin kültürlerden coğrafyasıyla sınırlı değiliz Ülkeler ve kültürler arasındaki uzaklıkların azaldığı, belki de bir gün tümden ortadan kalkacağı bir çağın eşiğindeyizAmerikada sonbaharın güzel rengi olan kavuniçiyi küme halinde yığılmış şekilde yansıtan Bal kabaklarını görünce Adapazarın da bol miktarda yetişen balkabaklarını görmüş kadar oldum.Bizim memleketinimizde bol miktarda yetişen daha çok köylerimizde tatlıları ve yemekleri yapılan Bir çeşit kış kabağı olan bu sebze, sadece güzel rengini yansıtmakla kalmayıp lezzetli , ayrıca vitamin dolu besin kaynağı olduğunu hatırladım.Balkabağı hem iyi bir besin maddesi olması, hem de şifalı özellikler taşıması sebebiyle bu sebzenin insan sağlığı açısından önemi olduğuna inanıyorum.Bizim kültürümüz içinde damak tadı olarak yediğimiz bal kabağı...Dünyanın bır ucunda biraz farklı Kültürlerde......31 Ekim günü.Bir Kasıma bağlayan akşam Amerika da Kutlanan adına HALLOWEEN denen bir gün olduğunu bu günde Marketlerde Bal kabaklarının üzerine "gülen yüzler"oyulduğunu Bal kabaktan pastalar kurabiyeler şekerler yapıldığını gördüm.Her sey bal kabağına ,rengine ağırlıklı kullanılmış.Bizde cadılar bayramı olarak tercüme edilen gün onların geçmişlerindeki herkesin farklı inanışlarına göre diğer bütün dinlerde olduğu gibi tarihin derinliklerine uzanıyor. "Halloween" sözcüğünün yapısına bakarak bu günün anlamını daha iyi anlayabilirsiniz. Halloween= All+Hollows+Eve sözcüklerinin birleşiminden türetilmiş. Ayrıca başka bir inanışa göre "Halloween", misyonerlerin Hıristiyanlığı yayarken Avrupa’da yaşayan Celtics adlı bir ırktan aldığı bir yıl önce ölen insanların ruhlarının ertesi yıl Halloween bayramında dünyaya inip, kendisine yeni bir beden araması inancıdır. İnsanlar üzerlerine eski, kötü, ürkütücü giysiler giyerek bu ruhları korkutarak, bedenlerine girmemesini sağlamak için yapılan bir gün olarak söylendiğini,bir başka söylentide genel olarak hasat mevsimindeki hasatları kaldırınca kötülüklerin bir dahaki yıla kadar etraflarından kaçırılması gelecek sene ıyı ürün alınması ,Meksikalıların yılbasıları ...........Ne olursa olsun bu harika besini güzel değerlendirmişler Balkabağı harika bir beta-karoten kaynağıdır, ayrıca başka vitamin ve minareller bakımından da zengindir. Bir küçük tabak balkabağı, günlük beta-karoten ihtiyacının yüzde 25'ini, C vitamini ihtiyacının yüzde 10'unu karşılar ve iyi miktarda potasyum içerir. Ayrıca iyi bir lif kaynağıdır.Araştırmacılar, bal kabağının içinde bulunan beta karoten sayesinde, vücudun hücrelerde meydana gelen hasarı önleyebildiğini belirtiyor. Havuç, domates ve yumurta sarısının içinde bulunan ve vücut tarafından A vitaminine dönüştürülen sarı renkli madde beta karoten, aynı zamanda gözlerde de katarakt oluşumunu önlüyor. Bal kabağının içinde bulunan lutein ve zeaxanthin adlı karoten cinsi, bal kabağını kansere karşı daha güçlü kılıyor. Sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşamla ilgili araştırmaları yayınlayan Real Age grubunun internet sitesinde yer alan haberde, düşük kalorili fakat yüksek besinli yiyeceklerin, insanları 4 yıl gençleştirdiği belirtildi. Kabağın şeker hastalarına faydalı olduğuna dair deliller de bulunmaktadır. Meksika'nın Metropolitan Autonomous Üniversitesi'nden Roman Ramos ve arkadaşları, yenilen bir grup sebzenin deneyle şeker hastalığı oluşturulan fareler üzerindeki tesirlerini incelemişlerdir. İncelemeler sonucunda bazı sebzelerle birlikte diyetle alınan kabağın da kan şekerini düşürücü tesiri olduğu tespit edilmiştir. Meksika'nın Ciudad Üniversitesi'nden Acosta Patino ve arkadaşları ise; bir grup şeker hastasına kabak özü vermişler ve bunun kan şekerinde düşüş sağladığını gözlemişlerdir. Bal kabağının Anavatanının Orta Amerika ve Meksika olduğu, buradan Kuzey ve Güney Amerika'ya; Amerika'nın keşfinden sonra da Avrupa'ya yayıldığı ileri sürülmektedir. Ancak kabakla ilgili hadisler, Amerika'nın keşfinden çok önce kabağın İslâm dünyasında bilinen ve tüketilen bir sebze olduğunu göstermektedir. (37-SÂFFÂT:)146-Fırlattik ve üzerine yaktın, yani bal kabagi cinsinden bir ağaç bitirdik. Gövdesiz, çabuk biter, çok çatallanır, uzar ve yaprakları büyük olduğundan gölgelige elverisli bir ağaç; gövdesi olmadigi halde buna ağaç denilmesi, çatallanip yükselebilmesinden dolayidir. Demek ki basinda bu kabağin bitmesi, çıktığı sirada hasta halinde bir siper olmasi içindi. Bunun basit bir teskilata isaret olmasi da düsünülebilir.)

22 Şubat 2008 Cuma

Zeytinyağı

Zeytin ve bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı
Zeytin ve bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı Tarihi insanlık kadar eski,çok medeniyete tanıklık etmiş olan zeytin ağacı yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir.Bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı ise lezzetin ötesinde tam bir şifa deposu. Kutsal kitaplarda bolluğun bereketin adaletin,aklın,bilgeliğin,zaferin barışın sembolü olan zeytinyağı dini ayinlerde arınma ve kutsama maksadıyla Antik Yunan'da zeytinyağı ile yanan kandiller evleri aydınlatılmasında kullanılmış. Vücudun neredeyse bütün organlarına faydası olan zeytinyağı, saçlardan, dişlere kadar her bölgeye sağlık veriyor . Akdeniz Beslenme Modeli, son yıllarda pek çok araştırmada yer alıyor. Her öğünde zeytin ve zeytinyağı mutlaka öneriliyor. Sağlık ve lezzeti bir araya getiren Akdeniz Mutfağı’nın dünyaya sunduğu bu model, her geçen gün daha çok benimseniyor ve biraz daha geçerlilik kazanıyor.Kalp hastalıklarına dünyada en az Akdeniz ülkelerinde rastlanması ve bu ülkelerde ortalama yaşam süresinin uzun olması da, Akdeniz Beslenme Modeli’nin bir sebebi.olarak söyleniyor.Bu yörede sabah kahvaltılarında zeytinyağı ile yapılan soslara çok rastlanıyor. *Zeytinyağı şişesine kekik,biberiye dalı,tane karabiber,atarak bekletiliyor.Baharat aromalı zeytinyağını salatalarda,tuzlu kurabiye ve ev ekmeği yapımında kullanılıyor. *Sarımsaklı zeytinyağına rendelenmiş domates ve çekilmiş ceviz içi ekleyin.tuz ve baharatla tatlandırıp yaz kızartmalarının yanında çok kullanılıyor. *Yarım demet nane,yarım demet maydanoz temizlenir.Yarım litre zeytinyağını olan bir kavanoz da bir gece bekletilir.karışım mikserle püre haline getirilir.Kullanılacağı zaman ezilmiş sarımsak,salça,ceviz,galeta unu(ekmek içi),çekilmiş karabiber,kırmızıbiber,tuz ve limonsuyu ekleyerek kızarmış ekmeklerin üzerine sürek tüketebilirsiniz. *Hatay yöresinin bir tabağa aromalı zeytinyağı ,diğer tabağa zahter konuyor.Ekmek İlk önce yağa sonra zahtere batırılarak sabah kahvaltılarında yeniyor. *Kıyılmış fesleğen,ezilmiş sarımsağı,zeytinyağına ekleyin.hazırladığınız fesleğen sosunu makarna ,çorbalarda,közlenmiş patlıcan,domates,biber,mantar,hellim peynirinin üzerine dökerek servis yapılıyor. Akdeniz'in vazgeçilmez besin kaynağı ,bölge insanlarının güzellik ve sağlık iksiri olmuş.Anne sütü kadar yararı olduğu söylenilen zeytinyağının mucizevi etkisini saçlardan, dişlere, kemiklerden beyne kadar vücudun her organında görmek mümkün.Bir vitamin deposu olan zeytinyağı A, D, E ve K vitaminlerini içeriyor, dolayısıyla da her yaştaki insanın vitamin ihtiyacını gideriyor. Bu vitaminler sayesinde hücreleri yenileyip, doku ve organların yaşlanmasını geciktiren zeytinyağı, beynin daha uzun süre sağlıklı ve zinde çalışmasını sağlıyor. Beynin gelişimini ve kemiklerin güçlenmesini hızlandırıyor. zeytinyağı ağızda çalkalandığında dişlerin beyaz kalmasını sağlayıp, dişetlerini güçlendiriyor. Binlerce yıldır vücudun ovulmasında, masajlarda, banyolarda, yüz maskelerinde ve şampuanlarda kullanılıyor. Bekletilmiş zeytinyağı da vücudun ovulması, derinin soluk alması ve vücut uyuşukluğunun giderilmesi için tavsiye ediliyor. Sağlık açısından yarattığı birçok mucizeye ek olarak zeytinyağı, daha güzel görünmemize de yardımcı olur. Cildi ve saçları besler. Cildin genç görünmesini, saçların kuvvetlenmesini ve parlamasını sağlar. Örneğin, eğer saçınıza güzel bir bakım yapmak isterseniz, uzun saçlar için 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 limon suyu ve 1 su bardağı birayı karıştırıp saçınıza uygulayınız. Biraz bekledikten sonra şampuanla temizleyiniz. Kalbinizi koruyor, kolesterolünüzü dengeliyor, mide rahatsızlıklarına engel oluyor, yemeklerden önce içilirse mideyi ülsere karşı koruyor. kısacası size sağlık aşılıyor. Üstelik güzel kokusunu ve lezzetini de esirgemiyor. Zeytinyağı, yağların içinde en kolay hazmedilenidir. Çünkü zeytinyağı, diğer yağlardan farklı olarak, midede bulunduğu sürede sindirim için gereken mide asitlerini azaltmaz. Midede kısa bir süre kaldıktan sonra bağırsaklarda sindirilir. Şeker hastalığı, vücudumuzda insülin hormonunun eksikliğine bağlı olarak kan şekeri dengesinin bozulmasına ve kandaki şeker düzeyinin ani olarak yükselip düşmesine yol açan bir hastalıktır. Son yıllarda yürütülen bazı araştırmalar, zeytinyağının, şeker hastalığının vücutta neden olduğu bazı rahatsızlıkları önlemede yardımcı olduğunu uzmanlar tarafından söyleniyor. Bunlardan en önemlileri, kalp ve damar hastalıklarıdır. İlk zeytin hasadının ne zaman ve hangi uygarlık tarafından yapıldığı bilinmiyor.beslenmedeki yerini kimlerle aldığı hakkında kesin veriler yok, tarih, zeytinyağı üretimine ilişkin en belirgin izlerin Akdeniz’in tam ortasındaki Girit Medeniyeti’ne, Milattan Önce 4500 yıllarına dek uzandığını gösteriyor.Zeytinyağı kültürünün Akdeniz’deki diğer kavimlere yayılmasında en önemli rolü Giritliler oynadı. Hem de yaklaşık 3000 yıl boyunca. Güçlü ticaret filolarına sahip Giritliler'in gerçekleştirdiği zeytinyağı ticaretinin günümüzdeki en canlı tanıkları, Knossos ve Faistos saraylarının yıkıntıları arasında bulunan 2 metrelik zeytinyağı küpleri. “Pithoï” denilen bu dev küplerle beraber bulunan tabletlerde ise, o günkü zeytinyağı ticaretinin nerelere yapıldığını ve zeytinyağının nerelerde üretildiğine dair bilgiler yer alıyor. Aslında, zeytinyağı kültüründe, Anadolu coğrafya olarak hep vardır. Ama ön planda görünen ise Ege’nin karşı yakasıdır. Çünkü, Homeros’un Batı Medeniyeti’ndeki tartışmasız ağırlığından ötürü, zeytinyağı kültürünün merkezine sürekli olarak Antik Yunan yerleştirilir.Zamanla Akdeniz ülkelerine yayılan zeytinyağı şu anda bu ülkelerle özdeşleşmiş durumda. Zeytin ve zeytinyağı üretimi yoğun olarak özellikle İtalya, Arjantin, Brezilya ve Şili'de yapılıyor. Milattan Önce birinci yüzyılda Romalı soylu Apicius'un yazdığı kitap,sadece orjinal yemek tarifleri derlemesi değil aynı zamanda zeytinyağının kullanımı konusunda da bir rehber niteliğini taşıyor. Eski Ahit’te yer alan efsanelerden biri, Hazreti Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı ademoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hazreti Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazreti Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazreti Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Güvercin, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın, tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise, ölümsüzlüğün simgesi olur. Türkler, Anadolu'yu Doğu Roma İmparatorluğu'ndan devralırken, Romalıların zeytinyağı kültürünü korudular, korumanın da ötesinde zenginleştirdiler. Anadolu'daki kültürler mozayiği Osmanlı potasında eridi ve ortak bir Anadolu kültürü oluştu. Zeytinyağlı yemeklerin Osmanlı mutfağında daima çok özel bir yeri oldu. Zeytinyağıyla yapılan yemekler, Osmanlı döneminde şehirden köylere kadar yaygınlaştı. Osmanlı mutfağı, bugünkü yemek kültürümüzün de temelini oluşturdu. ZEYTİNYAĞI ÇEŞİTLERİ Naturel zeytinyağı:Yeşilimsi sarı renkte, zeytinin koku ve tadını en doğal biçimde muhafaza eden zeytinyağı çeşididir. Doğal haliyle, işlen­meden de yenilebilir. Kendi içinde gruplara ayrılır. a)Sızma:Asit oranı en düşük olan ve doğal yöntemlerle üretilen zeytinyağı çeşididir. Asit oranı en fazla yüzde l'dir. Genellikle çiğ olarak salatalarda tüketilir. Pişmiş sebzelere ve makarnalara sos olarak eklenebilir. b)Naturel: Asit oranı yüzde 1-2 arasında değişir. Sızmaya oranla daha yoğun bir zeytin tadına sahiptir. Aynı zamanda daha ekonomiktir. Rafine zeytinyağı:Asit oranı yüksek olan zeytinyağının yenilebilir nitelikte olması için rafine edilmesi gerekir. Rafine edilen zeytinyağının asit oranı sıfırdır ve zeytinyağının kalitesini bozan maddelerden arındırılmıştır. Riviera:Bu tip zeytinyağı rafine ve naturel yağların belirli oranlarda karışımından elde edilir. Özellikle yemek ve kızartmalarda kullanılır. Karışım oranları ve naturel tipin özellikleri rivieranın lezzet ve kalitesine bağlıdır.

Ayva

Akdeniz ve Asya ülkelerinin en eski meyvelerinden biri olan ayva gülgiller familyasından gelir. Soğuk iklimde yetişen, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe ve ufak çekirdekli bir meyvedir. Protein, karbonhidrat, kalsiyum, demir, fosfor, potasyum, sodyum ve C vitamini içerdiğinden vücut için birçok faydası bulunur. Şeker ve tanen gibi maddeler ihtiva eder. İçerdiği yüksek pektinden dolayı ayvadan reçel, pelte ve şekerleme yapılır. Yüksek tansiyonu olan ve kabızlık çeken kişiler tarafından tüketilmesi önerilmez. Ne işe yarar? Mide ve bağırsakları kuvvetlendirici özelliktedir ve incebağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Bronşit ve öksürükte faydalıdır. İshali durdurur. Ateş düşürücüdür. Strese karşı etkilidir. Kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesiyle elde edilen sıvıyla yapılan gargara, boğaz iltihabını giderici özelliğe sahiptir.

23 Ocak 2008 Çarşamba

Enginar


Enginar Eski çağlarda her derde deva olarak kabul edilen, ilaç niyetine tüketilen Mineral ve vitamin bolluğu açısından zengin bir sebze....

Ülkemizde de bol miktarda yetişen enginarın yerli çeşitlerinden başka Bayrampaşa, Darıca, Sakız enginarları sayabilir. Ağırlıklı olarak Ege'de yetişen enginarın küçük göbek ve geniş çanaklı tipleri bulunuyor. Büyük kentlerde enginarların Bayrampaşa olarak adlandırılan olgunlaşmış geniş çanaklı tipi, ayıklanmış ve soyulmuş halde satılıyor.

Türkiye'de enginar en çok zeytinyağlı olarak tüketiliyor. Ege bölgesinde enginar çoğunlukla çok tazeyken kabukları ile pişiriliyor. Bu körpe kabuklar da yeniyor. Diğer bir şekli de bebek enginar olarak tümünün pişirilmesi. Ama bu hali ülkemizde hemen hemen hiç kullanılmıyor. Bazı ülkelerde ateşin közünde bütün olarak pişiriliyor.
Doğu Akdeniz ve Afrika kıyılarında özellikle etli çeşitleri de mutfaklarda yer alıyor. Batı Akdeniz ve Avrupa'nın iç kesimlerinde ise çoğunlukla küçük ve körpe enginarların konservesi yapılıyor, salata ve garnitür olarak tüketiliyor.

Karaciğerin ve kalbin büyük dostu olan bu enginarı doya doya mevsiminde yemek gerekir diye düşünüyorum. Yemeğini yapması aslında çok zor olmayan bu sebze için bir takım küçük ayrıntılara dikkat edilirse çok lezzetli olduğunu görebiliriz. Bizde en çok Ege bölgesinde bilinen bu sebze aslında Akdeniz ülkelerinin tümünde pişiriliyor. Satın alırken olabildiğince küçük olanları seçmenizi öneririm. Enginarın çanağı küçüldükçe içindeki kılçıklar azalıyor. Enginarı soyulmuş olarak alıyorsanız satıcının soyulmuş enginarları limonla ovması ve yine limonlu su dolu bir torbaya koyması gerekir. Hemen limonlu su dolu bir kaba atmak kararmaması için gereklidir. Piştikten sonra da üzerine biraz dereotu serpmek unutulmaması gerekenlerdendir.

İsteğe bağlı olarak enginarin taze sap kısımları içine doğranırsa değişik bir tat verir. Bol miktarda potasyum, kalsiyum ve manganezden başka A, B1 ve C vitaminleri içeren enginarın en büyük özelliği karaciğeri temizlemesi ve safranın kolay akışını sağlaması. Romatizmalılara salık verilen enginar, unlu yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırdığı gibi idrar söktürücü özelliğe da sahip. Diyet yapanlar için göz ardı edilemeyecek olan enginarın 100 gramı 53 kalori. Tam da mevsimi gelmişken lezzet denemeleri yapmak elinizde. ''Ender Saraç'' okuduğum bir yazısında ''her yıl tam bu zamanlarda 40 gün birer adet enginar yenilmesini ve yapraklarını kaynatarak birer bardak 140 gün içilmesini'' öneriyor.

Sinir hastalıkları, romatizma, skorbit hastalıklarında çok iyi sonuçlar alındığı Enginarın afrodizyak özelliği çok eski devirlerden beri biliniyor. Karaciğer ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlıyor. Karaciğerdeki öd üretimini tetikleyerek fazla alkolün işlenmesini kolaylaştırıyor. Dolayısıyla alkolün karaciğere çok fazla zarar vermesinin de önüne geçiyor, antioksidanlar, karaciğer çevresindeki hücrelerin yapranmasını engelleyerek hastalıkları önlüyor. İçeriğindeki luteolin maddesi sayesinde kötü kolesterol LDE'yi düşürüyor. İyi kolesterol HDL'yi yükselterek de kalbi koruyor. Karın ve mide ağrılarına iyi geliyor. Yalnızca enginar yemek dahi kan şekerini dengede tutarak sık sık acıkmayı önlüyor ve diyabetle savaşıyor.

Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da emzikli annelerin, böbrek ve mesanesinde iltihap olanların bu bitkiden uzak durmaları gerekiyor. Ülkemizde enginarın pilavı, etlisi, zeytinyağlısı, içbaklalısı yapılıyor. Fakat başka bir çok pişirme yöntemleri de yaratılabilir. Enginarları ayıkladığını ve limonla ovup limonlu suda bekletmek gerektiğini mutfakta iş yapan kişiler bilirler. Garnitürü için bezelye, havuç ve isteğe bağlı küp şeklinde doğranmış patatese ihtiyaç vardır. Diğer tariflerini sebzelerde bulabilirsiniz bu güzel yiyeceği bahar mevsiminde bol bol yemeniz tavsiyesiyle