İlaçlarınız besin, besinleriniz ilaç olsun. (Hipokrat) Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı... (Maide Suresi, 96)
13 Aralık 2007 Perşembe
ELMA
Yazılarımızda Şiirlerimizde Her an konu olan ElmaGökten üç elma düştü'' ''Yarım elma gönül alma'' ''Elma Şekeri'' ''Şiirlerimizde'' ''Pamuk Prenses masalındaki elma''Sevgiliye mesajmış eski devirler de sevgiliye verilen elma bir anlam taşırmış, elma verilirse ''İtiraf etmem gerek seni görünce şeytana uyasım geliyor; ya senin fikrin'' demekmiş.
Gençlik ve sağlık iksiri olarak, içerdiği vitamin ve mineraller nedeniyle güzelleşme ve zayıflamanın yanı sıra hastalıklara karşı korunmak için her öğün elma yenmesi uzmanlar tarafından öneriliyor. Elmada sindirilebilir şeker, bedenin dengesi için çok gerekli enzimler, temel asitler ve potasyum, sodyum, kalsiyum, fosfor gibi madenler bulunuyor. Diyetler için de mükemmel bir seçenek olarak görülen, içinde birçok vitamin ve mineral bulunduran elma, elma sirkesi,elmadan yapılan yiyecekler vücudun sağlığı için ideal bir meyve .......
.Eski Mısır'da kadınlar, elma sirkesini güzellik bakımında kullanırlardı. Asurluların kulak ağrılarını, sirkeli bandajlarla tedavi ettikleri rivayet edilmektedir. Antik devirde tıbbî ilâç olarak kullanılmış ve hararet kesici içecek olarak kabul edilmiştir. Orta Çağ'da Hildegard von Bingen (1098-1179) elma sirkesinin şifalı tesirine dayanan ve bugün tekrar keşfedilen birçok reçete ve tedavi metotları hazırlamıştı. İslâm tıbbına dev eserler veren başta İbn-i Sînâ olmak üzere, birçok ilim adamı sirkenin özelliklerinden bahsederler.Modern tıbbın ve eczacılığın abartılı baskısı sebebiyle uzun süre elma sirkesi ile yapılan tedavi unutulmaya yüz tutmuştu. Şifa kaynağı olarak tekrar keşfedilmesini öncelikle Amerikalı tabib Dr. De Forest Clinton Jorvis'e (1881-1945) borçluyuz. Bu işe gönül vermiş olan Amerikalı doktor, hastalarının yaptığı sirke mayalama işlemlerini notlarına kaydetmiştir. Eseri ancak ölümünden sonra yayınlanmış ve yüksek miktarda satılmıştır.
TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) Yayın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü Nabi Yıldız yaptığı açıklamada, elmanın (Malus domestica) bileşiminde % 85 su, % 12 şeker, pektin, organik asitler, soda, fosfor ve tanen ile A, B1, B2, C, E ve PP vitaminleri bulunduğunu belirterek, bu meyvenin, içerdiği organik asitler, soda ve fosfor yardımı ile beyin, karaciğer ve mideyi olumlu etkilediğini kaydetti.Elma sirkesinin de doğal bir hayat iksiri olduğunu vurgulayan ''Nabi Yıldız en etkili kullanım biçiminin, çiçek balı ile karıştırılarak elde edilen olduğunu söyledi. ''1 bardak su, 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 1 tatlı kaşığı çiçek balının iyice karıştırılarak'', devamlı aç karnına küçük yudumlarla içilmesinin, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiği ,sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde kalp kasları dahil olmak üzere tüm kas yapısının da güçlendiğini bildirildi. Sirke-bal kokteyli sayesinde, sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişilerin bağışıklık sistemlerinin güçlendiği belirtildi. Elma sirkesi-bal kokteyli sürekli içilirse ve salatalarda elma sirkesi kullanılırsa, yüksek kolesterolü düşürdüğü kaydedildi.'' dedi
Elmanın içindeki değerli maddelerden, hayatımız için önemli pek çok sayıda mineral ve vitaminlerden faydalanmak gerektiğini söyleyerek;İçerisinde birçok mineral ve vitamin bulunduran elmanın faydaları saymakla bitmiyor.Hoş kokulu, ferahlık verici olmasının yanında besin değeri de son derece yüksek,Elma B3 ve E vitamini, potasyum ve bol miktarda pektin içerir.Kalp için: Elmadaki etkili maddelere yeni keşfedilen "Phenylalanin" de eklendi. Bu madde, vücutta bulunan ve kalbin çalışmasında destek olan Q enzimini faaliyete geçirir.Besinlerin verimli kullanımını, metabolizmanın sağlıklı işleyişini, vücudun asit alkali dengesini korumasını sağladığı, kalsiyumun daha verimli kullanımını sağlayıp bir yandan kemiklerin yeniden gerekli kalsiyumu almasını desteklerken bir yandan da eklemlerdeki kalsiyum birikimini kırar olduğu uzmanlar tarafından yazılmıştır.
Yemekten önce elma rendelenip rengi koyulaştırıldıktan sonra yenildiğinde sindirim yetersizliğine karşı iyi gelir. Olmamış(Ham) elma rendesinin ishale karşı başarılı şekilde kullanılabilir.Elma kürünün de gut, böbrek ve mesane hastalıklarıyla hemoroide iyi geldiği kaydedildi. Öğle yemeğinden önce yenen bir elma, bağırsakta bakterilerin çoğalıp azalmasını ayarlamada rol oynar ve bu sayede kabızlığı önler.Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar.Açıkçası elma suyu kan suyu gibi değerlidir.Üç gün boyunca başka bir şey yemeden(bol su içerek) Günde 6 elma yiyerek yapacağınız 8 haftalık bir kürle, kan değerliklerinizi olması gereken ideal değerliklere getirip, fazla kan yağı ve kolesterolden kurtulabileceğiniz uzmanlar tarafından söyleniyor.Demir eksikliği olan kişiler tarafından bol miktarda yenmesi öneriliyor. Demir, C vitamini ile birleştiğinde organizma tarafından mümkün olduğunca iyi şekilde alınır.Elmada her ikisi de vardır. Elma suyu yemeklerde içildiğinde , alınan yağların vücutta birikmesine engel olur.Romatizma, gut ve mide rahatsızlıklarının (Gastrit, Ülser) panzehiridir.Böbreklerin temizlenmesine yarar.Bedensel ve zihinsel yorgunlukların giderilmesinde etkin rol oynar.
Zayıflamak için: Elmada sadece 50 kalori vardır. İçinde bulunan petkinden dolayı doyurucudur. Zayıflamak için mükemmel bir meyvedir. Düşük kalorili olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler.Taze elma suyu ile yıkanan kırışık ve pörsük derinin canlılık ve tazelik kazandığı görülmüştür.Elma suyunun içindeki bitki besinleri, kalp ve akciğer kanseri rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır. Damar sertliğini önler, kan basıncını düşürerek tansiyonun yükselmesine engel olur.Baş ağrısına iyi gelir, Kolesterolü düşürür. Elmadaki petkin maddesi, zararlı kolesterolü (LDL) düşürür; atardamarları koruyan faydalı kolesterolü (HDL) yükseltir.
“Elma sirkesi cilt rahatsızlıkları, yaralanma, güneş yanığı, baş ağrısı, mide rahatsızlığı, kadın hastalıkları, soğuk algınlığı ve ateşli hastalıklar gibi pek çok hastalığa iyi gelmektedir.Hafif baş ağrısı için, alın elma sirkesiyle ovulur.Bir ölçek mutfak tuzu, dört ölçek elma sirkesine katılıp, günde birkaç kere derinin döküntülü kısımlarına sürülürse, derhal döküntü kaybolur. Siğil ve nasırları kontrol altına alır, bereler ve şişmeler iyileşir.Böcek sokmalarında sirke sürülerek ağrı ve şişmeler giderilebilir. Sirke, dezenfekte özelliği de göstermektedir.
*Elma sirkesi, çörekotu ve nar kabuğu ile hazırlanan macun, sivilce, egzama, sedef hastalığı, ayaklarda mantar ve diğer cilt rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
*İki bardak elma sirkesini bir bardak öğütülmüş çörekotu tohumuyla karıştırınız.
*Altı-yedi saat bu karışım bekletilir ve bir kompres veya benzer bir şeyle süzülür. Daha sonra 24 saatliğine çökelmeye bırakılır.
*Arta kalan sıvı kısmını dökünüz, elde edilen çökeltiyi öğütülmüş nar kabuğu ve elma sirkesiyle (4; 2; 1) nisbetlerinde karıştırıp, fırında kısa bir süre ısıtınız. Bu macunun altına aynı miktarda saf çörekotu yağı sürünüz. Geceleyin hastalıklı bölgeye sürülen bu macun; sivilce, egzama, sedef hastalığı, ayaklarda mantar ve diğer ciltte oluşan acı veren rahatsızlıklara iyi gelmektedir.
Yaşlılık lekeleri, elma sirkesi-soğan suyu karışımıyla giderilebilmektedir.Banyo suyuna katılan sirke vücudu ve saçları dinç tutar.
*Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce, içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi eklenmiş 1 bardak su için. Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve 2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası ekleyin, 1-2 kere karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5-10 dakika gözlerinizi yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın! buharına tutun.Nezle, girip ve soğuk algınlığı, boğaz ağrılarına, sirkeli su buharı çok faydalı olduğu birçok uzmanlar tarafından yazılmıştır.Bağışıklık sistemi için Elmadaki C vitamini vücudun savunma sistemini kuvvetlendirir. Bunun sonucu olarak soğuk algınlığı virüsleri vücuda giremezler.Metabolizmanın çalışmasını sağlayan yakıt olan sirke asidi, kim muntazaman elma sirkesi tüketirse, sindirimi kolaylaştırmış ve metabolizmasını harekete geçirmiş demekmiş.
*Mafsal ağrılarılarınaBurada eski bir Amerikan ev reçetesi olan mineral-püresinin tarifini vereyim. Bununla akut mafsal iltihabına (arthritis) iyi geldiği söylenir.Mineral-püresi Yarım greyrfrut, bir portakal, bir limon, iki kereviz sapını küçük küçük doğrayarak dört bardak su ilâve edip bir saat kaynatınız. Daha sonra malzemeyi süzgeçten geçirip iki çay kaşığı elma sirkesi ve bir çay kaşığı İngiliz tuzu (magnezyum sülfat) ilâve ediniz. Sabah akşam bir yemek kaşığı, bu püreyi bir bardak su ile içiniz.
*Çürük diş, dişeti iltihaplarına karşı, elma sirkeli su ile ağız çalkalanmalıdır. Kahvaltıdan biraz önce, elma sirkeli su, sabah bulantısını giderebilir. Dişler için yemeklerden sonra yenen elma, çoğu zaman diş fırçalamaktan daha iyi etki yapar. Çünkü elma çiğnenirken dişlerin arası çok iyi bir şekilde temizlenir.Taze bir elma hem bol çiğnemeyi gerektirdiğinden hem de asitli suyu dişleri temizlediğinden oldukça faydalı.
*Elma sirkesi; elmayı beş parçaya ayırın, cam bir kavanozu atın(normal bir kavanoz için iki elma yeterli)yaklaşık bir ayda sirkeniz hazırYa da elmayı yerken ayıkladığınız kabuklarını soyup kavanozdaki suyun içine atarak üzerine yeteri kadar su ekliyerek de yapabilirsiniz.Az miktarda elma sirkesi, sindirime çok fayda sağlar. Yemekler düzenli olarak bir yudum sirke ile tatlandırılmalıdır.
*Prof Dr. Dieter Treutter, elma yemeğe karar verdiğinizde sarı-yeşil renkteki elmayı kırmızı renkteki elmaya tercih etmenizi ,.Çünkü sarı-yeşil renkli elmadaki C vitamini dahil tüm diğer faydalı kimyasal maddeler kırmızı elmanın 2 katı , sarı-yeşil bir bir elma, 2 kırmızı elma değerinde,olduğunu elmanın diğer faydalarından okula giden çocukların beyin yapısına olumlu etki yaptığını - Menopoza giren veya girmek üzere olan kadınlar, ruhsal gerginliklerini günde sadece 4 elma yiyerek % 40 oranından azaltabilir,olarak söyleniyor.
Bu Kadar güzel bir meyveyi her an yemeniz dileğiyle.......
Gençlik ve sağlık iksiri olarak, içerdiği vitamin ve mineraller nedeniyle güzelleşme ve zayıflamanın yanı sıra hastalıklara karşı korunmak için her öğün elma yenmesi uzmanlar tarafından öneriliyor. Elmada sindirilebilir şeker, bedenin dengesi için çok gerekli enzimler, temel asitler ve potasyum, sodyum, kalsiyum, fosfor gibi madenler bulunuyor. Diyetler için de mükemmel bir seçenek olarak görülen, içinde birçok vitamin ve mineral bulunduran elma, elma sirkesi,elmadan yapılan yiyecekler vücudun sağlığı için ideal bir meyve .......
.Eski Mısır'da kadınlar, elma sirkesini güzellik bakımında kullanırlardı. Asurluların kulak ağrılarını, sirkeli bandajlarla tedavi ettikleri rivayet edilmektedir. Antik devirde tıbbî ilâç olarak kullanılmış ve hararet kesici içecek olarak kabul edilmiştir. Orta Çağ'da Hildegard von Bingen (1098-1179) elma sirkesinin şifalı tesirine dayanan ve bugün tekrar keşfedilen birçok reçete ve tedavi metotları hazırlamıştı. İslâm tıbbına dev eserler veren başta İbn-i Sînâ olmak üzere, birçok ilim adamı sirkenin özelliklerinden bahsederler.Modern tıbbın ve eczacılığın abartılı baskısı sebebiyle uzun süre elma sirkesi ile yapılan tedavi unutulmaya yüz tutmuştu. Şifa kaynağı olarak tekrar keşfedilmesini öncelikle Amerikalı tabib Dr. De Forest Clinton Jorvis'e (1881-1945) borçluyuz. Bu işe gönül vermiş olan Amerikalı doktor, hastalarının yaptığı sirke mayalama işlemlerini notlarına kaydetmiştir. Eseri ancak ölümünden sonra yayınlanmış ve yüksek miktarda satılmıştır.
TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) Yayın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü Nabi Yıldız yaptığı açıklamada, elmanın (Malus domestica) bileşiminde % 85 su, % 12 şeker, pektin, organik asitler, soda, fosfor ve tanen ile A, B1, B2, C, E ve PP vitaminleri bulunduğunu belirterek, bu meyvenin, içerdiği organik asitler, soda ve fosfor yardımı ile beyin, karaciğer ve mideyi olumlu etkilediğini kaydetti.Elma sirkesinin de doğal bir hayat iksiri olduğunu vurgulayan ''Nabi Yıldız en etkili kullanım biçiminin, çiçek balı ile karıştırılarak elde edilen olduğunu söyledi. ''1 bardak su, 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 1 tatlı kaşığı çiçek balının iyice karıştırılarak'', devamlı aç karnına küçük yudumlarla içilmesinin, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiği ,sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde kalp kasları dahil olmak üzere tüm kas yapısının da güçlendiğini bildirildi. Sirke-bal kokteyli sayesinde, sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişilerin bağışıklık sistemlerinin güçlendiği belirtildi. Elma sirkesi-bal kokteyli sürekli içilirse ve salatalarda elma sirkesi kullanılırsa, yüksek kolesterolü düşürdüğü kaydedildi.'' dedi
Elmanın içindeki değerli maddelerden, hayatımız için önemli pek çok sayıda mineral ve vitaminlerden faydalanmak gerektiğini söyleyerek;İçerisinde birçok mineral ve vitamin bulunduran elmanın faydaları saymakla bitmiyor.Hoş kokulu, ferahlık verici olmasının yanında besin değeri de son derece yüksek,Elma B3 ve E vitamini, potasyum ve bol miktarda pektin içerir.Kalp için: Elmadaki etkili maddelere yeni keşfedilen "Phenylalanin" de eklendi. Bu madde, vücutta bulunan ve kalbin çalışmasında destek olan Q enzimini faaliyete geçirir.Besinlerin verimli kullanımını, metabolizmanın sağlıklı işleyişini, vücudun asit alkali dengesini korumasını sağladığı, kalsiyumun daha verimli kullanımını sağlayıp bir yandan kemiklerin yeniden gerekli kalsiyumu almasını desteklerken bir yandan da eklemlerdeki kalsiyum birikimini kırar olduğu uzmanlar tarafından yazılmıştır.
Yemekten önce elma rendelenip rengi koyulaştırıldıktan sonra yenildiğinde sindirim yetersizliğine karşı iyi gelir. Olmamış(Ham) elma rendesinin ishale karşı başarılı şekilde kullanılabilir.Elma kürünün de gut, böbrek ve mesane hastalıklarıyla hemoroide iyi geldiği kaydedildi. Öğle yemeğinden önce yenen bir elma, bağırsakta bakterilerin çoğalıp azalmasını ayarlamada rol oynar ve bu sayede kabızlığı önler.Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar.Açıkçası elma suyu kan suyu gibi değerlidir.Üç gün boyunca başka bir şey yemeden(bol su içerek) Günde 6 elma yiyerek yapacağınız 8 haftalık bir kürle, kan değerliklerinizi olması gereken ideal değerliklere getirip, fazla kan yağı ve kolesterolden kurtulabileceğiniz uzmanlar tarafından söyleniyor.Demir eksikliği olan kişiler tarafından bol miktarda yenmesi öneriliyor. Demir, C vitamini ile birleştiğinde organizma tarafından mümkün olduğunca iyi şekilde alınır.Elmada her ikisi de vardır. Elma suyu yemeklerde içildiğinde , alınan yağların vücutta birikmesine engel olur.Romatizma, gut ve mide rahatsızlıklarının (Gastrit, Ülser) panzehiridir.Böbreklerin temizlenmesine yarar.Bedensel ve zihinsel yorgunlukların giderilmesinde etkin rol oynar.
Zayıflamak için: Elmada sadece 50 kalori vardır. İçinde bulunan petkinden dolayı doyurucudur. Zayıflamak için mükemmel bir meyvedir. Düşük kalorili olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler.Taze elma suyu ile yıkanan kırışık ve pörsük derinin canlılık ve tazelik kazandığı görülmüştür.Elma suyunun içindeki bitki besinleri, kalp ve akciğer kanseri rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır. Damar sertliğini önler, kan basıncını düşürerek tansiyonun yükselmesine engel olur.Baş ağrısına iyi gelir, Kolesterolü düşürür. Elmadaki petkin maddesi, zararlı kolesterolü (LDL) düşürür; atardamarları koruyan faydalı kolesterolü (HDL) yükseltir.
“Elma sirkesi cilt rahatsızlıkları, yaralanma, güneş yanığı, baş ağrısı, mide rahatsızlığı, kadın hastalıkları, soğuk algınlığı ve ateşli hastalıklar gibi pek çok hastalığa iyi gelmektedir.Hafif baş ağrısı için, alın elma sirkesiyle ovulur.Bir ölçek mutfak tuzu, dört ölçek elma sirkesine katılıp, günde birkaç kere derinin döküntülü kısımlarına sürülürse, derhal döküntü kaybolur. Siğil ve nasırları kontrol altına alır, bereler ve şişmeler iyileşir.Böcek sokmalarında sirke sürülerek ağrı ve şişmeler giderilebilir. Sirke, dezenfekte özelliği de göstermektedir.
*Elma sirkesi, çörekotu ve nar kabuğu ile hazırlanan macun, sivilce, egzama, sedef hastalığı, ayaklarda mantar ve diğer cilt rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
*İki bardak elma sirkesini bir bardak öğütülmüş çörekotu tohumuyla karıştırınız.
*Altı-yedi saat bu karışım bekletilir ve bir kompres veya benzer bir şeyle süzülür. Daha sonra 24 saatliğine çökelmeye bırakılır.
*Arta kalan sıvı kısmını dökünüz, elde edilen çökeltiyi öğütülmüş nar kabuğu ve elma sirkesiyle (4; 2; 1) nisbetlerinde karıştırıp, fırında kısa bir süre ısıtınız. Bu macunun altına aynı miktarda saf çörekotu yağı sürünüz. Geceleyin hastalıklı bölgeye sürülen bu macun; sivilce, egzama, sedef hastalığı, ayaklarda mantar ve diğer ciltte oluşan acı veren rahatsızlıklara iyi gelmektedir.
Yaşlılık lekeleri, elma sirkesi-soğan suyu karışımıyla giderilebilmektedir.Banyo suyuna katılan sirke vücudu ve saçları dinç tutar.
*Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce, içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi eklenmiş 1 bardak su için. Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve 2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası ekleyin, 1-2 kere karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5-10 dakika gözlerinizi yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın! buharına tutun.Nezle, girip ve soğuk algınlığı, boğaz ağrılarına, sirkeli su buharı çok faydalı olduğu birçok uzmanlar tarafından yazılmıştır.Bağışıklık sistemi için Elmadaki C vitamini vücudun savunma sistemini kuvvetlendirir. Bunun sonucu olarak soğuk algınlığı virüsleri vücuda giremezler.Metabolizmanın çalışmasını sağlayan yakıt olan sirke asidi, kim muntazaman elma sirkesi tüketirse, sindirimi kolaylaştırmış ve metabolizmasını harekete geçirmiş demekmiş.
*Mafsal ağrılarılarınaBurada eski bir Amerikan ev reçetesi olan mineral-püresinin tarifini vereyim. Bununla akut mafsal iltihabına (arthritis) iyi geldiği söylenir.Mineral-püresi Yarım greyrfrut, bir portakal, bir limon, iki kereviz sapını küçük küçük doğrayarak dört bardak su ilâve edip bir saat kaynatınız. Daha sonra malzemeyi süzgeçten geçirip iki çay kaşığı elma sirkesi ve bir çay kaşığı İngiliz tuzu (magnezyum sülfat) ilâve ediniz. Sabah akşam bir yemek kaşığı, bu püreyi bir bardak su ile içiniz.
*Çürük diş, dişeti iltihaplarına karşı, elma sirkeli su ile ağız çalkalanmalıdır. Kahvaltıdan biraz önce, elma sirkeli su, sabah bulantısını giderebilir. Dişler için yemeklerden sonra yenen elma, çoğu zaman diş fırçalamaktan daha iyi etki yapar. Çünkü elma çiğnenirken dişlerin arası çok iyi bir şekilde temizlenir.Taze bir elma hem bol çiğnemeyi gerektirdiğinden hem de asitli suyu dişleri temizlediğinden oldukça faydalı.
*Elma sirkesi; elmayı beş parçaya ayırın, cam bir kavanozu atın(normal bir kavanoz için iki elma yeterli)yaklaşık bir ayda sirkeniz hazırYa da elmayı yerken ayıkladığınız kabuklarını soyup kavanozdaki suyun içine atarak üzerine yeteri kadar su ekliyerek de yapabilirsiniz.Az miktarda elma sirkesi, sindirime çok fayda sağlar. Yemekler düzenli olarak bir yudum sirke ile tatlandırılmalıdır.
*Prof Dr. Dieter Treutter, elma yemeğe karar verdiğinizde sarı-yeşil renkteki elmayı kırmızı renkteki elmaya tercih etmenizi ,.Çünkü sarı-yeşil renkli elmadaki C vitamini dahil tüm diğer faydalı kimyasal maddeler kırmızı elmanın 2 katı , sarı-yeşil bir bir elma, 2 kırmızı elma değerinde,olduğunu elmanın diğer faydalarından okula giden çocukların beyin yapısına olumlu etki yaptığını - Menopoza giren veya girmek üzere olan kadınlar, ruhsal gerginliklerini günde sadece 4 elma yiyerek % 40 oranından azaltabilir,olarak söyleniyor.
Bu Kadar güzel bir meyveyi her an yemeniz dileğiyle.......
Domates
Sofraları görüntüsüyle renklendirilen tadıyla damağımıza lezzet katan, bize güneşten enerji getirdiğini anlatan domates...
Memleketimizin bol güneşli, bereketli topraklarında yetişen bir yaz sebzesi fakat seralar sayesinde yılın her mevsimi bulmak mümkün hem çiğ hem de pişirilerek yenilen gerçekte meyva olan domatesi sebze olarak kullanıyoruz. İçeriğinde A, B1, B2, C, K vitaminleri, niacin, protein, yağ, karbonhidrat, organik asitler, potasyum, demir ve pek çok etkin madde bulunmaktadır. vitaminler bakımından bakımından oldukça zengin olan yapısının yüzde doksan yedisi su olan, sağlığa yararı açısından mucize olarak değerlendirilen domatesin enerji değeride (kalorisi) azdır. Bize güneşten enerji getirdiğini anlatan kırmızılığını bozmadan, onun bize sağladığı sağlık özelliğinden faydalanabilsek.... Bugünlerde çok konuşulan ’saman gibi domates’ cümlesini kullanmamak için enerjisini yine güneşten alarak sofralarımızı süsleyebilse... Sağlığımıza faydalı olabileceğine inanıyorum. Domates tüm yemeklerde de bolca tüketilen içersinde bulunan asitlerden dolayı sindirim sistemini kolaylaştıran bir özellik taşır. Domatesin içinde bulunan Likopen cilt hücreleri arasındaki bağları da kuvvetlendirmektedir. Sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunan karoten (carotenoid) ailesine ait bir pigmenttir (hayvan ve bitki dokularına renk veren madde). İnsan vücudu likopen üretemez. Likopen karpuz ve kırmızı greyfurtta da bulunur. Ancak likopen'in yüzde 85’i domates ve domates ürünlerinde bulunmaktadır. Domatese ek olarak domates ürünleri de likopen açısından zengindir.
Domatesin içerdiği C vitamininden yararlanmak için çiğ olarak tüketin. Likopen maddesi domates piştikçe artıyor ve zeytinyağıyla birlikte yenildiği zaman vücut tarafından daha kolay sindiriliyor.
*C A E vitaminleri içerir zengin bir potasyum kaynağıdır.C vitamini oranı ortalama olarak elmadan ve portakaldan fazladır. İnsanın günlük C vitamini ihtiyacının 60 miligram olduğu dikkate alınırsa, bir domates bunu rahatlıkla karşılamaktadır” diye konuştu. Doç. Dr. Hüseyin Koç.
*Lif bakımından zengin beslenme; kolesterol kan şekeri ve trigliserid dengesine destek olur.
* C vitamini açısından da zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
*Son yıllarda kanser araştırmalarında adı sıkça geçen ve domatese kırmızı rengini veren bir karoten maddesi. Vücutta gerektiğinde A vitaminine dönüşebiliyor.
*GOPÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Koç, domates salçasının meme kanserinin oluşmasını önlediğine dikkat çekerek, “Domates, kansere karşı korunmada, özellikle kaynatılarak hazırlanan domates salçası, meme kanserinin önlenmesinde, pişirilerek hazırlanan salçanın kadınlarda göğüs kanseri oranını azaltmasında, damar sertliğinin giderilmesinde kullanılır” dedi.
Domatesin kansere karşı koruyucu bir özelliğe sahip olduğu söyleniyor.Harvard Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı tarafından yürütülen bir çalışmada karoten‘lerle prostat kanseri riski arasındaki ilişki incelenmiştir (Referans3). Bu çalışmalar neticesinde sadece likopen isimli karoten’ in bu kanser riskine karşı koruyucu özelliği açıkça belirlenmiştir. Günlük beslenme kültürlerinde büyük miktarda (6,5 mg/gün veya daha yüksek) likopen alan erkeklerde, daha az likopen alanlara göre prostat kanseri rsikinin yüzde 21 azaldığı gösterilmiştir. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla prostat kanserine yakalanma riskleri az olduğunu belirlemiştir. Pişmiş hatta salça halinde hazırlanan domatesin ise özellikle prostat ve mide kanseri riskini büyük ölçüde ortadan kaldırdığı hatta önleyici ilaç görevini üstlendiği yapılan son araştırmalarca kanıtlanmıştır bedensel yaşlanmayı yavaşlatıcı özelliğe sahip. Fotokimyasallar bakımından oldukça zengin olduğu yapılan araştırmalarda söyleniyor.
*Domates suyunun karaciğerin, dalağın çalışmasını ve kan dolaşımını dengelemesi, sindirimi kolaylaştırmasına yardım ettiği biliniyor.
*Alzheimer hastalığını önlediği, Osteoporoz riskini azaltığı bilinmektedir.
* Domates içersinde likopen maddesi bulunur (likopenin maddesinin çok yararı olduğu gözlemlenmiştir) *Vücudu kalp hastalıklarına karşı korur.
* Gözleri koruyor ve kanı zararlı maddelerden arındırarak dolaşımını kolaylaştırıyor. *Domates arı sokmasında, vücuda batan diken ve camların çıkarılmasında, nasır ve siğilin temizlenmesinde, sarılık hastalığında, ateş ve güneş yanıklarında yaygın olarak kullanılmaktadır.
* Asitli bir sebze olması nedeni ile pişme sırasında C vitaminini korumasına yardım eder.
* Sofraları görüntüsüyle renklendirilen tadıyla Damağımıza lezzet katan domatesi kullanırken saklarken dikkat edilecek püf noktaları bilelim.
*Domates uzun süre bekletilirse kokusunu ve tadını yitirir çabuk tüketilmelidir.
*Domatesin çok olgunu ve kırmızı alınmalı (Yeşil kısımları ’solanin‘ içerdiğinden tavsiye edilmiyor. Yeşil domateste antibiyotik özelliği olduğu soylenir.) Sert etli olanları salatalarda olgun olanları rendelenmiş olarak yemeklerde tüketilmelidir.
*Domatesin çekirdeği ve kabuğu lif açısından zengindir.
*Domatesin kendine has kokusunu istiyorsanız bir saat güneşte bekletin
*Dondurulmuş domatesler zamanla tadını kokusunu yitirdiği için pek tercih edilmez. dondurulmuş domates alıyorsanız hemen kullanın.
*Domatesin ekşiliği pişerken içine konulacak bir tutam şekerle daha dengeli ve lezetli olacaktır.
*Domatesin kabuklarını kolayca soyabilmek için Üstünden artı işareti olarak kesin kaynar suda 1-2 dakika tutun kolay soyulduğunu göreceksiniz. Bu kadar her şeye yararlı domatesi nerelerde kullanabiliriz
*Güne sabahleyin domatesi dilimleyip üzerine bir çay kaşığı zeytinyağı gezdirerek başlıyabilirsiniz.
*Domates, sirke ve tozşekerle hazırlanan acılı ve tatlı bir sos.olarak kullanabilirsiniz.
*Makarna üzerine domates sosu ekleyebilirsiniz.
*İçecek olarak daha çok domates suyu içebilirsiniz. Domates susuzluğu en iyi gideren sebzedir. Yaz günlerinde içine tuz karabiber limon suyu domates suyuyla karıştırabilir afiyetle içebilirsiniz ve ikram edebilirsiniz. *Taze olarak yenildiği gibi salça, konserve turşu, reçel, ketçap şeklinde de değerlendirilmektedir. Hepimizin bildiği gibi yemeklerimizde rahatlıkla kullanabiliyoruz.
*Domatesin Soğan biber,kekik sarımsak adaçayı vs gibi kaynaşma özelliği vardır. *Bir bardak domates suyuna bir adet çiğ yumurta kırın, Cystein adlı bir tür protein içeren bu karışım vücuttaki zehirli maddelerin bir an önce dışarı atılmasını sağlar.
*Yüze maske olarak kullanılan domatesin cildin canli görünmesinde etkin yararı vardır. Maske yüze sürüldükten sonra en az yirmi dakika bekletilmeli sonra yüz yıkanmalıdır.
*CİLDİ CANLANDIRICI MASKE : iki domatesi fırında pişirin,kabuklarını soyun miksere koyun, yumurta sarısı ,bir kaşık badem yağı, yarım fincan süt ve şeftali suyu ilave edilerek karıştırın. Bir kaba boşaltın beş dakika kısık ateşte tutulduktan sonra indirin Süzme bal karıştırıln yüzünüze maske olarak uygulayın maden suyu ile yıkayın.
SİVİLCE VE KIRIŞIKLIKLAR İÇİN: İki tutam kurtulmuş düğün otu, bir tutam kabak çekirdeği toz haline getirilir. Ezilen kavunla birlikte iyice karıştırılarak lapa yapılır. Elde edilen lapaya bir fincan domates suyu ve bir çorba kaşığı badem yağı eklenilir. Yüzde 20 dakika tutularak maden suyu ile yıkanır. Sivilcelerin ve kırışıklıkların giderilmesinde etkinlik sağlar. Aynı zamanda şampuan olarak da kullanılır.
Memleketimizin bol güneşli, bereketli topraklarında yetişen bir yaz sebzesi fakat seralar sayesinde yılın her mevsimi bulmak mümkün hem çiğ hem de pişirilerek yenilen gerçekte meyva olan domatesi sebze olarak kullanıyoruz. İçeriğinde A, B1, B2, C, K vitaminleri, niacin, protein, yağ, karbonhidrat, organik asitler, potasyum, demir ve pek çok etkin madde bulunmaktadır. vitaminler bakımından bakımından oldukça zengin olan yapısının yüzde doksan yedisi su olan, sağlığa yararı açısından mucize olarak değerlendirilen domatesin enerji değeride (kalorisi) azdır. Bize güneşten enerji getirdiğini anlatan kırmızılığını bozmadan, onun bize sağladığı sağlık özelliğinden faydalanabilsek.... Bugünlerde çok konuşulan ’saman gibi domates’ cümlesini kullanmamak için enerjisini yine güneşten alarak sofralarımızı süsleyebilse... Sağlığımıza faydalı olabileceğine inanıyorum. Domates tüm yemeklerde de bolca tüketilen içersinde bulunan asitlerden dolayı sindirim sistemini kolaylaştıran bir özellik taşır. Domatesin içinde bulunan Likopen cilt hücreleri arasındaki bağları da kuvvetlendirmektedir. Sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunan karoten (carotenoid) ailesine ait bir pigmenttir (hayvan ve bitki dokularına renk veren madde). İnsan vücudu likopen üretemez. Likopen karpuz ve kırmızı greyfurtta da bulunur. Ancak likopen'in yüzde 85’i domates ve domates ürünlerinde bulunmaktadır. Domatese ek olarak domates ürünleri de likopen açısından zengindir.
Domatesin içerdiği C vitamininden yararlanmak için çiğ olarak tüketin. Likopen maddesi domates piştikçe artıyor ve zeytinyağıyla birlikte yenildiği zaman vücut tarafından daha kolay sindiriliyor.
*C A E vitaminleri içerir zengin bir potasyum kaynağıdır.C vitamini oranı ortalama olarak elmadan ve portakaldan fazladır. İnsanın günlük C vitamini ihtiyacının 60 miligram olduğu dikkate alınırsa, bir domates bunu rahatlıkla karşılamaktadır” diye konuştu. Doç. Dr. Hüseyin Koç.
*Lif bakımından zengin beslenme; kolesterol kan şekeri ve trigliserid dengesine destek olur.
* C vitamini açısından da zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
*Son yıllarda kanser araştırmalarında adı sıkça geçen ve domatese kırmızı rengini veren bir karoten maddesi. Vücutta gerektiğinde A vitaminine dönüşebiliyor.
*GOPÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Koç, domates salçasının meme kanserinin oluşmasını önlediğine dikkat çekerek, “Domates, kansere karşı korunmada, özellikle kaynatılarak hazırlanan domates salçası, meme kanserinin önlenmesinde, pişirilerek hazırlanan salçanın kadınlarda göğüs kanseri oranını azaltmasında, damar sertliğinin giderilmesinde kullanılır” dedi.
Domatesin kansere karşı koruyucu bir özelliğe sahip olduğu söyleniyor.Harvard Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı tarafından yürütülen bir çalışmada karoten‘lerle prostat kanseri riski arasındaki ilişki incelenmiştir (Referans3). Bu çalışmalar neticesinde sadece likopen isimli karoten’ in bu kanser riskine karşı koruyucu özelliği açıkça belirlenmiştir. Günlük beslenme kültürlerinde büyük miktarda (6,5 mg/gün veya daha yüksek) likopen alan erkeklerde, daha az likopen alanlara göre prostat kanseri rsikinin yüzde 21 azaldığı gösterilmiştir. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla prostat kanserine yakalanma riskleri az olduğunu belirlemiştir. Pişmiş hatta salça halinde hazırlanan domatesin ise özellikle prostat ve mide kanseri riskini büyük ölçüde ortadan kaldırdığı hatta önleyici ilaç görevini üstlendiği yapılan son araştırmalarca kanıtlanmıştır bedensel yaşlanmayı yavaşlatıcı özelliğe sahip. Fotokimyasallar bakımından oldukça zengin olduğu yapılan araştırmalarda söyleniyor.
*Domates suyunun karaciğerin, dalağın çalışmasını ve kan dolaşımını dengelemesi, sindirimi kolaylaştırmasına yardım ettiği biliniyor.
*Alzheimer hastalığını önlediği, Osteoporoz riskini azaltığı bilinmektedir.
* Domates içersinde likopen maddesi bulunur (likopenin maddesinin çok yararı olduğu gözlemlenmiştir) *Vücudu kalp hastalıklarına karşı korur.
* Gözleri koruyor ve kanı zararlı maddelerden arındırarak dolaşımını kolaylaştırıyor. *Domates arı sokmasında, vücuda batan diken ve camların çıkarılmasında, nasır ve siğilin temizlenmesinde, sarılık hastalığında, ateş ve güneş yanıklarında yaygın olarak kullanılmaktadır.
* Asitli bir sebze olması nedeni ile pişme sırasında C vitaminini korumasına yardım eder.
* Sofraları görüntüsüyle renklendirilen tadıyla Damağımıza lezzet katan domatesi kullanırken saklarken dikkat edilecek püf noktaları bilelim.
*Domates uzun süre bekletilirse kokusunu ve tadını yitirir çabuk tüketilmelidir.
*Domatesin çok olgunu ve kırmızı alınmalı (Yeşil kısımları ’solanin‘ içerdiğinden tavsiye edilmiyor. Yeşil domateste antibiyotik özelliği olduğu soylenir.) Sert etli olanları salatalarda olgun olanları rendelenmiş olarak yemeklerde tüketilmelidir.
*Domatesin çekirdeği ve kabuğu lif açısından zengindir.
*Domatesin kendine has kokusunu istiyorsanız bir saat güneşte bekletin
*Dondurulmuş domatesler zamanla tadını kokusunu yitirdiği için pek tercih edilmez. dondurulmuş domates alıyorsanız hemen kullanın.
*Domatesin ekşiliği pişerken içine konulacak bir tutam şekerle daha dengeli ve lezetli olacaktır.
*Domatesin kabuklarını kolayca soyabilmek için Üstünden artı işareti olarak kesin kaynar suda 1-2 dakika tutun kolay soyulduğunu göreceksiniz. Bu kadar her şeye yararlı domatesi nerelerde kullanabiliriz
*Güne sabahleyin domatesi dilimleyip üzerine bir çay kaşığı zeytinyağı gezdirerek başlıyabilirsiniz.
*Domates, sirke ve tozşekerle hazırlanan acılı ve tatlı bir sos.olarak kullanabilirsiniz.
*Makarna üzerine domates sosu ekleyebilirsiniz.
*İçecek olarak daha çok domates suyu içebilirsiniz. Domates susuzluğu en iyi gideren sebzedir. Yaz günlerinde içine tuz karabiber limon suyu domates suyuyla karıştırabilir afiyetle içebilirsiniz ve ikram edebilirsiniz. *Taze olarak yenildiği gibi salça, konserve turşu, reçel, ketçap şeklinde de değerlendirilmektedir. Hepimizin bildiği gibi yemeklerimizde rahatlıkla kullanabiliyoruz.
*Domatesin Soğan biber,kekik sarımsak adaçayı vs gibi kaynaşma özelliği vardır. *Bir bardak domates suyuna bir adet çiğ yumurta kırın, Cystein adlı bir tür protein içeren bu karışım vücuttaki zehirli maddelerin bir an önce dışarı atılmasını sağlar.
*Yüze maske olarak kullanılan domatesin cildin canli görünmesinde etkin yararı vardır. Maske yüze sürüldükten sonra en az yirmi dakika bekletilmeli sonra yüz yıkanmalıdır.
*CİLDİ CANLANDIRICI MASKE : iki domatesi fırında pişirin,kabuklarını soyun miksere koyun, yumurta sarısı ,bir kaşık badem yağı, yarım fincan süt ve şeftali suyu ilave edilerek karıştırın. Bir kaba boşaltın beş dakika kısık ateşte tutulduktan sonra indirin Süzme bal karıştırıln yüzünüze maske olarak uygulayın maden suyu ile yıkayın.
SİVİLCE VE KIRIŞIKLIKLAR İÇİN: İki tutam kurtulmuş düğün otu, bir tutam kabak çekirdeği toz haline getirilir. Ezilen kavunla birlikte iyice karıştırılarak lapa yapılır. Elde edilen lapaya bir fincan domates suyu ve bir çorba kaşığı badem yağı eklenilir. Yüzde 20 dakika tutularak maden suyu ile yıkanır. Sivilcelerin ve kırışıklıkların giderilmesinde etkinlik sağlar. Aynı zamanda şampuan olarak da kullanılır.
Susam
SUSAM
Bir metre boyunda, yağ veren bir yıllık otsu bir bitkidir. Başlıca Hindistan, Çin ve Sudan’da yetişir. Mutfaklarımızdaki baharatların belki de en eski tarihe sahip olanlarından biri susamdır. Sadece baharat olarak değil, ilaç, dini sembol olarak da kullanılan susam bundan 4 bin yıl önce Ortadoğu medeniyetleri arasındaki ticaretin en önemli maddelerinden biriydi.
Eskiden büyülü bir gücü olduğuna inanılan susam eski kültürlerinde de farklı amaçlar için kendine yer bulmuş eski mısırlılar susamı öğüterek unundan, çinliler ise yağını yakarak isinden baskı mürekkebi olarak faydalanmışlar.Romalılar'ın susamı kimyonla birlikte oğuterek macunsu bir yiyecek hazırlandığıda söylenir.Hindistan'da da susam yağı binlerce yıl boyunca cilt ve saç bakımında kullanıldığı yazılır.
Susamın ister tatlı ister tuzlu olsun pek çok yemeğe lezzet katığını biliyormuydunuz.?
Susamı çiğ olarak ya da kavurarak kullanabilirsiniz.Hafif kavrulmuşu her tür tuzlu yiyeceğe serpilir; çeşni ve tat verir.10 çorba kaşığı susamı kuru tavada hafif kavrulur, 1 çorba kaşığı tuz ayrıca başka kapta hafif kavrulur. Soğuyunca beraber havanda dövülür, bir kavanoza konur, gerektiğinde her tür yiyeceğe serpilir. kavrulan susamlar kavonoza konarak uzun süre saklamanız mümkündür.Hamur işlerinin vazgeçilmezi olan susam ortadoğu ve asya ülkelerinin mutfaklarında sıkça yer alır.Karamalize edilen şekere susam eklediğinizde çıtır çıtır yiyebileceğiniz harika bir tatlı elde etmiş olursunuz.Susam et yemeklerine de çok yakışır salatalara ayrı bir tat katar .Tahin helvasının hazırlanmasında kullanılıyor.Ekmek ve pasta ,simit ve her türlü hamur çeşitlerine üzerine serpilen susam tohumlarından yağ çıkararakta sıvı halde margarin halinede dönüştürülerek yemeklik olarak,da faydalanılıyor .Doğal susam yağı; salata, mayonez, soslar, zeytinyağlı yemeklerde özel lezzeti nedeni ile, katkı olarak kulanılıyor.
Susam yağının en büyük özelliği vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve lesitin açısından çok zengin olmasıdır.Ancak bu maddeleri bozulmadan elde edebilmek için susamın kavrulmaması, sıcak su ile temas etmemesi ve ısıdan mümkün olduğunca korunması gerekir. Kalsiyum, potasyum, fosfor, B vitamini ve demir de taşıyan susam tohumları kolestrolsuz bir besin olma özelliğini taşıyor.Muhtelif cilt sorunlarını ve mantar enfeksiyonlarını engelleyebildiği gibi doğrudan saç diplerine ve tırnaklara sürülür. Günde 1 tatlı kaşığı içilerek güçlenmeleri ve beslenmeleri sağlanabilir. Bu kullanış özellikle kepekli, maya ve mantar enfeksiyonlu saçlarda ve kalsiyum ile vitamin eksikliği nedeniyle bozulmuş tırnaklarda çok iyi geldiği ,susam yağının cildi güneşten koruma etkinliği çok yüksek olduğu, yağı ayrıca en ünlü masaj yağı olduğu söylenir.. ağız yaralarında Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir.Susam yağı lüks kaliteli sabunlarda, kremlerde, losyon ve şampuanlarda kullanılır.ayrıca Tonik, hafif laksatif, idrar söktürücü, besleyici, gaz giderici, yatıştırıcı, afrodizyak.özeliğine de sahiptir.
Kadınlar da ve erkekte özellikle yaşlanmayla birlikte gelişen kemik yoğunluk azalmasını (Osteoporoz), içerdiği organik kalsiyum tuzları nedeniyle onarabilir. Eklem sorunlarında yine doğrudan ya da başka ilaçlarla karışım halinde masaj uygulanması yoluyla ağrıyı azaltabildiği gibi, eklem sertleşmeleri (artrozıar, kireçlenmeler) ve oynatıldığında ses çıkartan eklemleri yumuşatıp, güçlendirebilir. Bu amaçla 1 tatlı kaşığı susam yağ, 4 tatlı kaşığı taze limon suyuyla karıştırılıp en az 30 gün boyunca aç karnına ya da yemeklerden 1 saat sonra içilmesi tavsiye ediliyor.. Muhtelif cilt sorunlarını ve mantar enfeksiyonlarını engelleyebildiği gibi doğrudan saç diplerine ve tırnaklara tatbik edilerek ve günde 1 tatlı kaşığı içilerek güçlenmeleri ve beslenmeleri sağlanabilir. Bu kullanış özellikle kepekli, maya ve mantar enfeksiyonlu saçlarda ve kalsiyum ile vitamin eksikliği nedeniyle bozulmuş tırnaklarda çok önemli olduğu söyleniyor. İçerdiği yüksek oleik asit (Omega-9) oranı ve antioksidanlar nedeniyle ısıya, ışığa karşı oldukça dayanıklı olup, cilde tatbikten sonra, güneş ışığı altında uzun süre bozulmadan kalabilir. güneşten koruma faktörü SPF 45 gibi oldukça yüksektir.Bu özellik susam yağı doğal bir güneş yağı olmasını sağlar. İçine az miktarda kakao yağı eklenerek sağlıklı ve hızlı bir bronzlaşma sağlanıp, güneşin tuzlu su ve rüzgarın ciltteki yıpratıcı ve yaşlandırıcı etkisi de azaltılmış olur. Taşıdığı doğal lesitin, hem antioksidan maddelerin, hem de yağa eklenen diğer maddelerin ciltten kolayca ve derinlere kadar emilmesini sağlar. Böylece cildin yaşlanmasını engeller, kalıcı bir nem oluşturur.
Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr. Ender Saraç, evde aromatik yağları kullanarak nasıl masajlar yapılabileceğini anlattı *Susam yağı alınarak içerisine bir-iki damla karanfil ve defne yağı koyarak özellikle romatizmal ağrılara yardımcı olan bir karışım elde edilir. *Gerilime bağlı ağrılarda ılık susam yağı içerisine bir iki damla lavanta yağı, portakal yağı ve 5-6 damla melissa yağı yardımcı olabilir. * Yaşlılıkta aşırı kireçlenmeye bağlı ağrılarda ise susam yağı içine az miktarda biberiye yağı katılabilir. Varisler, dolaşım bozukluklarına bağlı ağrılarda melissa, biberiye ve biraz susam yağı etki gösterebilir.
*Strese ve gevşemeye yönelik, alın, iki kaş ortasına, kulak arkalarına, şakaklara, ayak tabanlarına kuyruk sokumuna yapılan susam yağı masajının yararı olabilir. Masajı yukarıdan aşağıya, merkezden uçlara doğru yapmak daha yararlı olacaktır. Susam yağını vücuda sürerken ılık olmasının faydası vardır. İlk alındığında kaynar suyun içine koyup 20-25 dakika bekletilirse yağın incelmesi ve tortuların dibe çökmesi sağlanır.
Bir metre boyunda, yağ veren bir yıllık otsu bir bitkidir. Başlıca Hindistan, Çin ve Sudan’da yetişir. Mutfaklarımızdaki baharatların belki de en eski tarihe sahip olanlarından biri susamdır. Sadece baharat olarak değil, ilaç, dini sembol olarak da kullanılan susam bundan 4 bin yıl önce Ortadoğu medeniyetleri arasındaki ticaretin en önemli maddelerinden biriydi.
Eskiden büyülü bir gücü olduğuna inanılan susam eski kültürlerinde de farklı amaçlar için kendine yer bulmuş eski mısırlılar susamı öğüterek unundan, çinliler ise yağını yakarak isinden baskı mürekkebi olarak faydalanmışlar.Romalılar'ın susamı kimyonla birlikte oğuterek macunsu bir yiyecek hazırlandığıda söylenir.Hindistan'da da susam yağı binlerce yıl boyunca cilt ve saç bakımında kullanıldığı yazılır.
Susamın ister tatlı ister tuzlu olsun pek çok yemeğe lezzet katığını biliyormuydunuz.?
Susamı çiğ olarak ya da kavurarak kullanabilirsiniz.Hafif kavrulmuşu her tür tuzlu yiyeceğe serpilir; çeşni ve tat verir.10 çorba kaşığı susamı kuru tavada hafif kavrulur, 1 çorba kaşığı tuz ayrıca başka kapta hafif kavrulur. Soğuyunca beraber havanda dövülür, bir kavanoza konur, gerektiğinde her tür yiyeceğe serpilir. kavrulan susamlar kavonoza konarak uzun süre saklamanız mümkündür.Hamur işlerinin vazgeçilmezi olan susam ortadoğu ve asya ülkelerinin mutfaklarında sıkça yer alır.Karamalize edilen şekere susam eklediğinizde çıtır çıtır yiyebileceğiniz harika bir tatlı elde etmiş olursunuz.Susam et yemeklerine de çok yakışır salatalara ayrı bir tat katar .Tahin helvasının hazırlanmasında kullanılıyor.Ekmek ve pasta ,simit ve her türlü hamur çeşitlerine üzerine serpilen susam tohumlarından yağ çıkararakta sıvı halde margarin halinede dönüştürülerek yemeklik olarak,da faydalanılıyor .Doğal susam yağı; salata, mayonez, soslar, zeytinyağlı yemeklerde özel lezzeti nedeni ile, katkı olarak kulanılıyor.
Susam yağının en büyük özelliği vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve lesitin açısından çok zengin olmasıdır.Ancak bu maddeleri bozulmadan elde edebilmek için susamın kavrulmaması, sıcak su ile temas etmemesi ve ısıdan mümkün olduğunca korunması gerekir. Kalsiyum, potasyum, fosfor, B vitamini ve demir de taşıyan susam tohumları kolestrolsuz bir besin olma özelliğini taşıyor.Muhtelif cilt sorunlarını ve mantar enfeksiyonlarını engelleyebildiği gibi doğrudan saç diplerine ve tırnaklara sürülür. Günde 1 tatlı kaşığı içilerek güçlenmeleri ve beslenmeleri sağlanabilir. Bu kullanış özellikle kepekli, maya ve mantar enfeksiyonlu saçlarda ve kalsiyum ile vitamin eksikliği nedeniyle bozulmuş tırnaklarda çok iyi geldiği ,susam yağının cildi güneşten koruma etkinliği çok yüksek olduğu, yağı ayrıca en ünlü masaj yağı olduğu söylenir.. ağız yaralarında Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir.Susam yağı lüks kaliteli sabunlarda, kremlerde, losyon ve şampuanlarda kullanılır.ayrıca Tonik, hafif laksatif, idrar söktürücü, besleyici, gaz giderici, yatıştırıcı, afrodizyak.özeliğine de sahiptir.
Kadınlar da ve erkekte özellikle yaşlanmayla birlikte gelişen kemik yoğunluk azalmasını (Osteoporoz), içerdiği organik kalsiyum tuzları nedeniyle onarabilir. Eklem sorunlarında yine doğrudan ya da başka ilaçlarla karışım halinde masaj uygulanması yoluyla ağrıyı azaltabildiği gibi, eklem sertleşmeleri (artrozıar, kireçlenmeler) ve oynatıldığında ses çıkartan eklemleri yumuşatıp, güçlendirebilir. Bu amaçla 1 tatlı kaşığı susam yağ, 4 tatlı kaşığı taze limon suyuyla karıştırılıp en az 30 gün boyunca aç karnına ya da yemeklerden 1 saat sonra içilmesi tavsiye ediliyor.. Muhtelif cilt sorunlarını ve mantar enfeksiyonlarını engelleyebildiği gibi doğrudan saç diplerine ve tırnaklara tatbik edilerek ve günde 1 tatlı kaşığı içilerek güçlenmeleri ve beslenmeleri sağlanabilir. Bu kullanış özellikle kepekli, maya ve mantar enfeksiyonlu saçlarda ve kalsiyum ile vitamin eksikliği nedeniyle bozulmuş tırnaklarda çok önemli olduğu söyleniyor. İçerdiği yüksek oleik asit (Omega-9) oranı ve antioksidanlar nedeniyle ısıya, ışığa karşı oldukça dayanıklı olup, cilde tatbikten sonra, güneş ışığı altında uzun süre bozulmadan kalabilir. güneşten koruma faktörü SPF 45 gibi oldukça yüksektir.Bu özellik susam yağı doğal bir güneş yağı olmasını sağlar. İçine az miktarda kakao yağı eklenerek sağlıklı ve hızlı bir bronzlaşma sağlanıp, güneşin tuzlu su ve rüzgarın ciltteki yıpratıcı ve yaşlandırıcı etkisi de azaltılmış olur. Taşıdığı doğal lesitin, hem antioksidan maddelerin, hem de yağa eklenen diğer maddelerin ciltten kolayca ve derinlere kadar emilmesini sağlar. Böylece cildin yaşlanmasını engeller, kalıcı bir nem oluşturur.
Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr. Ender Saraç, evde aromatik yağları kullanarak nasıl masajlar yapılabileceğini anlattı *Susam yağı alınarak içerisine bir-iki damla karanfil ve defne yağı koyarak özellikle romatizmal ağrılara yardımcı olan bir karışım elde edilir. *Gerilime bağlı ağrılarda ılık susam yağı içerisine bir iki damla lavanta yağı, portakal yağı ve 5-6 damla melissa yağı yardımcı olabilir. * Yaşlılıkta aşırı kireçlenmeye bağlı ağrılarda ise susam yağı içine az miktarda biberiye yağı katılabilir. Varisler, dolaşım bozukluklarına bağlı ağrılarda melissa, biberiye ve biraz susam yağı etki gösterebilir.
*Strese ve gevşemeye yönelik, alın, iki kaş ortasına, kulak arkalarına, şakaklara, ayak tabanlarına kuyruk sokumuna yapılan susam yağı masajının yararı olabilir. Masajı yukarıdan aşağıya, merkezden uçlara doğru yapmak daha yararlı olacaktır. Susam yağını vücuda sürerken ılık olmasının faydası vardır. İlk alındığında kaynar suyun içine koyup 20-25 dakika bekletilirse yağın incelmesi ve tortuların dibe çökmesi sağlanır.
Zeytinyağı
Zeytin ve bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı
Zeytin ve bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı Tarihi insanlık kadar eski,çok medeniyete tanıklık etmiş olan zeytin ağacı yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir.Bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı ise lezzetin ötesinde tam bir şifa deposu. Kutsal kitaplarda bolluğun bereketin adaletin,aklın,bilgeliğin,zaferin barışın sembolü olan zeytinyağı dini ayinlerde arınma ve kutsama maksadıyla Antik Yunan'da zeytinyağı ile yanan kandiller evleri aydınlatılmasında kullanılmış. Vücudun neredeyse bütün organlarına faydası olan zeytinyağı, saçlardan, dişlere kadar her bölgeye sağlık veriyor . Akdeniz Beslenme Modeli, son yıllarda pek çok araştırmada yer alıyor. Her öğünde zeytin ve zeytinyağı mutlaka öneriliyor. Sağlık ve lezzeti bir araya getiren Akdeniz Mutfağı’nın dünyaya sunduğu bu model, her geçen gün daha çok benimseniyor ve biraz daha geçerlilik kazanıyor.Kalp hastalıklarına dünyada en az Akdeniz ülkelerinde rastlanması ve bu ülkelerde ortalama yaşam süresinin uzun olması da, Akdeniz Beslenme Modeli’nin bir sebebi.olarak söyleniyor.Bu yörede sabah kahvaltılarında zeytinyağı ile yapılan soslara çok rastlanıyor. *Zeytinyağı şişesine kekik,biberiye dalı,tane karabiber,atarak bekletiliyor.Baharat aromalı zeytinyağını salatalarda,tuzlu kurabiye ve ev ekmeği yapımında kullanılıyor. *Sarımsaklı zeytinyağına rendelenmiş domates ve çekilmiş ceviz içi ekleyin.tuz ve baharatla tatlandırıp yaz kızartmalarının yanında çok kullanılıyor. *Yarım demet nane,yarım demet maydanoz temizlenir.Yarım litre zeytinyağını olan bir kavanoz da bir gece bekletilir.karışım mikserle püre haline getirilir.Kullanılacağı zaman ezilmiş sarımsak,salça,ceviz,galeta unu(ekmek içi),çekilmiş karabiber,kırmızıbiber,tuz ve limonsuyu ekleyerek kızarmış ekmeklerin üzerine sürek tüketebilirsiniz. *Hatay yöresinin bir tabağa aromalı zeytinyağı ,diğer tabağa zahter konuyor.Ekmek İlk önce yağa sonra zahtere batırılarak sabah kahvaltılarında yeniyor. *Kıyılmış fesleğen,ezilmiş sarımsağı,zeytinyağına ekleyin.hazırladığınız fesleğen sosunu makarna ,çorbalarda,közlenmiş patlıcan,domates,biber,mantar,hellim peynirinin üzerine dökerek servis yapılıyor.
Akdeniz'in vazgeçilmez besin kaynağı ,bölge insanlarının güzellik ve sağlık iksiri olmuş.Anne sütü kadar yararı olduğu söylenilen zeytinyağının mucizevi etkisini saçlardan, dişlere, kemiklerden beyne kadar vücudun her organında görmek mümkün.Bir vitamin deposu olan zeytinyağı A, D, E ve K vitaminlerini içeriyor, dolayısıyla da her yaştaki insanın vitamin ihtiyacını gideriyor. Bu vitaminler sayesinde hücreleri yenileyip, doku ve organların yaşlanmasını geciktiren zeytinyağı, beynin daha uzun süre sağlıklı ve zinde çalışmasını sağlıyor. Beynin gelişimini ve kemiklerin güçlenmesini hızlandırıyor. zeytinyağı ağızda çalkalandığında dişlerin beyaz kalmasını sağlayıp, dişetlerini güçlendiriyor. Binlerce yıldır vücudun ovulmasında, masajlarda, banyolarda, yüz maskelerinde ve şampuanlarda kullanılıyor. Bekletilmiş zeytinyağı da vücudun ovulması, derinin soluk alması ve vücut uyuşukluğunun giderilmesi için tavsiye ediliyor. Sağlık açısından yarattığı birçok mucizeye ek olarak zeytinyağı, daha güzel görünmemize de yardımcı olur. Cildi ve saçları besler. Cildin genç görünmesini, saçların kuvvetlenmesini ve parlamasını sağlar. Örneğin, eğer saçınıza güzel bir bakım yapmak isterseniz, uzun saçlar için 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 limon suyu ve 1 su bardağı birayı karıştırıp saçınıza uygulayınız. Biraz bekledikten sonra şampuanla temizleyiniz. Kalbinizi koruyor, kolesterolünüzü dengeliyor, mide rahatsızlıklarına engel oluyor, yemeklerden önce içilirse mideyi ülsere karşı koruyor. kısacası size sağlık aşılıyor. Üstelik güzel kokusunu ve lezzetini de esirgemiyor. Zeytinyağı, yağların içinde en kolay hazmedilenidir. Çünkü zeytinyağı, diğer yağlardan farklı olarak, midede bulunduğu sürede sindirim için gereken mide asitlerini azaltmaz. Midede kısa bir süre kaldıktan sonra bağırsaklarda sindirilir. Şeker hastalığı, vücudumuzda insülin hormonunun eksikliğine bağlı olarak kan şekeri dengesinin bozulmasına ve kandaki şeker düzeyinin ani olarak yükselip düşmesine yol açan bir hastalıktır. Son yıllarda yürütülen bazı araştırmalar, zeytinyağının, şeker hastalığının vücutta neden olduğu bazı rahatsızlıkları önlemede yardımcı olduğunu uzmanlar tarafından söyleniyor. Bunlardan en önemlileri, kalp ve damar hastalıklarıdır.
İlk zeytin hasadının ne zaman ve hangi uygarlık tarafından yapıldığı bilinmiyor.beslenmedeki yerini kimlerle aldığı hakkında kesin veriler yok, tarih, zeytinyağı üretimine ilişkin en belirgin izlerin Akdeniz’in tam ortasındaki Girit Medeniyeti’ne, Milattan Önce 4500 yıllarına dek uzandığını gösteriyor.Zeytinyağı kültürünün Akdeniz’deki diğer kavimlere yayılmasında en önemli rolü Giritliler oynadı. Hem de yaklaşık 3000 yıl boyunca. Güçlü ticaret filolarına sahip Giritliler'in gerçekleştirdiği zeytinyağı ticaretinin günümüzdeki en canlı tanıkları, Knossos ve Faistos saraylarının yıkıntıları arasında bulunan 2 metrelik zeytinyağı küpleri. “Pithoï” denilen bu dev küplerle beraber bulunan tabletlerde ise, o günkü zeytinyağı ticaretinin nerelere yapıldığını ve zeytinyağının nerelerde üretildiğine dair bilgiler yer alıyor. Aslında, zeytinyağı kültüründe, Anadolu coğrafya olarak hep vardır. Ama ön planda görünen ise Ege’nin karşı yakasıdır. Çünkü, Homeros’un Batı Medeniyeti’ndeki tartışmasız ağırlığından ötürü, zeytinyağı kültürünün merkezine sürekli olarak Antik Yunan yerleştirilir.Zamanla Akdeniz ülkelerine yayılan zeytinyağı şu anda bu ülkelerle özdeşleşmiş durumda. Zeytin ve zeytinyağı üretimi yoğun olarak özellikle İtalya, Arjantin, Brezilya ve Şili'de yapılıyor.
Milattan Önce birinci yüzyılda Romalı soylu Apicius'un yazdığı kitap,sadece orjinal yemek tarifleri derlemesi değil aynı zamanda zeytinyağının kullanımı konusunda da bir rehber niteliğini taşıyor. Eski Ahit’te yer alan efsanelerden biri, Hazreti Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı ademoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hazreti Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazreti Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazreti Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Güvercin, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın, tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise, ölümsüzlüğün simgesi olur. Türkler, Anadolu'yu Doğu Roma İmparatorluğu'ndan devralırken, Romalıların zeytinyağı kültürünü korudular, korumanın da ötesinde zenginleştirdiler. Anadolu'daki kültürler mozayiği Osmanlı potasında eridi ve ortak bir Anadolu kültürü oluştu. Zeytinyağlı yemeklerin Osmanlı mutfağında daima çok özel bir yeri oldu. Zeytinyağıyla yapılan yemekler, Osmanlı döneminde şehirden köylere kadar yaygınlaştı. Osmanlı mutfağı, bugünkü yemek kültürümüzün de temelini oluşturdu.
ZEYTİNYAĞI ÇEŞİTLERİ Naturel zeytinyağı:Yeşilimsi sarı renkte, zeytinin koku ve tadını en doğal biçimde muhafaza eden zeytinyağı çeşididir. Doğal haliyle, işlenmeden de yenilebilir. Kendi içinde gruplara ayrılır. a)Sızma:Asit oranı en düşük olan ve doğal yöntemlerle üretilen zeytinyağı çeşididir. Asit oranı en fazla yüzde l'dir. Genellikle çiğ olarak salatalarda tüketilir. Pişmiş sebzelere ve makarnalara sos olarak eklenebilir. b)Naturel: Asit oranı yüzde 1-2 arasında değişir. Sızmaya oranla daha yoğun bir zeytin tadına sahiptir. Aynı zamanda daha ekonomiktir. Rafine zeytinyağı:Asit oranı yüksek olan zeytinyağının yenilebilir nitelikte olması için rafine edilmesi gerekir. Rafine edilen zeytinyağının asit oranı sıfırdır ve zeytinyağının kalitesini bozan maddelerden arındırılmıştır. Riviera:Bu tip zeytinyağı rafine ve naturel yağların belirli oranlarda karışımından elde edilir. Özellikle yemek ve kızartmalarda kullanılır. Karışım oranları ve naturel tipin özellikleri rivieranın lezzet ve kalitesine bağlıdır.
Zeytin ve bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı Tarihi insanlık kadar eski,çok medeniyete tanıklık etmiş olan zeytin ağacı yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir.Bu olağanüstü meyvenin bizlere sunduğu mucize zeytinyağı ise lezzetin ötesinde tam bir şifa deposu. Kutsal kitaplarda bolluğun bereketin adaletin,aklın,bilgeliğin,zaferin barışın sembolü olan zeytinyağı dini ayinlerde arınma ve kutsama maksadıyla Antik Yunan'da zeytinyağı ile yanan kandiller evleri aydınlatılmasında kullanılmış. Vücudun neredeyse bütün organlarına faydası olan zeytinyağı, saçlardan, dişlere kadar her bölgeye sağlık veriyor . Akdeniz Beslenme Modeli, son yıllarda pek çok araştırmada yer alıyor. Her öğünde zeytin ve zeytinyağı mutlaka öneriliyor. Sağlık ve lezzeti bir araya getiren Akdeniz Mutfağı’nın dünyaya sunduğu bu model, her geçen gün daha çok benimseniyor ve biraz daha geçerlilik kazanıyor.Kalp hastalıklarına dünyada en az Akdeniz ülkelerinde rastlanması ve bu ülkelerde ortalama yaşam süresinin uzun olması da, Akdeniz Beslenme Modeli’nin bir sebebi.olarak söyleniyor.Bu yörede sabah kahvaltılarında zeytinyağı ile yapılan soslara çok rastlanıyor. *Zeytinyağı şişesine kekik,biberiye dalı,tane karabiber,atarak bekletiliyor.Baharat aromalı zeytinyağını salatalarda,tuzlu kurabiye ve ev ekmeği yapımında kullanılıyor. *Sarımsaklı zeytinyağına rendelenmiş domates ve çekilmiş ceviz içi ekleyin.tuz ve baharatla tatlandırıp yaz kızartmalarının yanında çok kullanılıyor. *Yarım demet nane,yarım demet maydanoz temizlenir.Yarım litre zeytinyağını olan bir kavanoz da bir gece bekletilir.karışım mikserle püre haline getirilir.Kullanılacağı zaman ezilmiş sarımsak,salça,ceviz,galeta unu(ekmek içi),çekilmiş karabiber,kırmızıbiber,tuz ve limonsuyu ekleyerek kızarmış ekmeklerin üzerine sürek tüketebilirsiniz. *Hatay yöresinin bir tabağa aromalı zeytinyağı ,diğer tabağa zahter konuyor.Ekmek İlk önce yağa sonra zahtere batırılarak sabah kahvaltılarında yeniyor. *Kıyılmış fesleğen,ezilmiş sarımsağı,zeytinyağına ekleyin.hazırladığınız fesleğen sosunu makarna ,çorbalarda,közlenmiş patlıcan,domates,biber,mantar,hellim peynirinin üzerine dökerek servis yapılıyor.
Akdeniz'in vazgeçilmez besin kaynağı ,bölge insanlarının güzellik ve sağlık iksiri olmuş.Anne sütü kadar yararı olduğu söylenilen zeytinyağının mucizevi etkisini saçlardan, dişlere, kemiklerden beyne kadar vücudun her organında görmek mümkün.Bir vitamin deposu olan zeytinyağı A, D, E ve K vitaminlerini içeriyor, dolayısıyla da her yaştaki insanın vitamin ihtiyacını gideriyor. Bu vitaminler sayesinde hücreleri yenileyip, doku ve organların yaşlanmasını geciktiren zeytinyağı, beynin daha uzun süre sağlıklı ve zinde çalışmasını sağlıyor. Beynin gelişimini ve kemiklerin güçlenmesini hızlandırıyor. zeytinyağı ağızda çalkalandığında dişlerin beyaz kalmasını sağlayıp, dişetlerini güçlendiriyor. Binlerce yıldır vücudun ovulmasında, masajlarda, banyolarda, yüz maskelerinde ve şampuanlarda kullanılıyor. Bekletilmiş zeytinyağı da vücudun ovulması, derinin soluk alması ve vücut uyuşukluğunun giderilmesi için tavsiye ediliyor. Sağlık açısından yarattığı birçok mucizeye ek olarak zeytinyağı, daha güzel görünmemize de yardımcı olur. Cildi ve saçları besler. Cildin genç görünmesini, saçların kuvvetlenmesini ve parlamasını sağlar. Örneğin, eğer saçınıza güzel bir bakım yapmak isterseniz, uzun saçlar için 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 limon suyu ve 1 su bardağı birayı karıştırıp saçınıza uygulayınız. Biraz bekledikten sonra şampuanla temizleyiniz. Kalbinizi koruyor, kolesterolünüzü dengeliyor, mide rahatsızlıklarına engel oluyor, yemeklerden önce içilirse mideyi ülsere karşı koruyor. kısacası size sağlık aşılıyor. Üstelik güzel kokusunu ve lezzetini de esirgemiyor. Zeytinyağı, yağların içinde en kolay hazmedilenidir. Çünkü zeytinyağı, diğer yağlardan farklı olarak, midede bulunduğu sürede sindirim için gereken mide asitlerini azaltmaz. Midede kısa bir süre kaldıktan sonra bağırsaklarda sindirilir. Şeker hastalığı, vücudumuzda insülin hormonunun eksikliğine bağlı olarak kan şekeri dengesinin bozulmasına ve kandaki şeker düzeyinin ani olarak yükselip düşmesine yol açan bir hastalıktır. Son yıllarda yürütülen bazı araştırmalar, zeytinyağının, şeker hastalığının vücutta neden olduğu bazı rahatsızlıkları önlemede yardımcı olduğunu uzmanlar tarafından söyleniyor. Bunlardan en önemlileri, kalp ve damar hastalıklarıdır.
İlk zeytin hasadının ne zaman ve hangi uygarlık tarafından yapıldığı bilinmiyor.beslenmedeki yerini kimlerle aldığı hakkında kesin veriler yok, tarih, zeytinyağı üretimine ilişkin en belirgin izlerin Akdeniz’in tam ortasındaki Girit Medeniyeti’ne, Milattan Önce 4500 yıllarına dek uzandığını gösteriyor.Zeytinyağı kültürünün Akdeniz’deki diğer kavimlere yayılmasında en önemli rolü Giritliler oynadı. Hem de yaklaşık 3000 yıl boyunca. Güçlü ticaret filolarına sahip Giritliler'in gerçekleştirdiği zeytinyağı ticaretinin günümüzdeki en canlı tanıkları, Knossos ve Faistos saraylarının yıkıntıları arasında bulunan 2 metrelik zeytinyağı küpleri. “Pithoï” denilen bu dev küplerle beraber bulunan tabletlerde ise, o günkü zeytinyağı ticaretinin nerelere yapıldığını ve zeytinyağının nerelerde üretildiğine dair bilgiler yer alıyor. Aslında, zeytinyağı kültüründe, Anadolu coğrafya olarak hep vardır. Ama ön planda görünen ise Ege’nin karşı yakasıdır. Çünkü, Homeros’un Batı Medeniyeti’ndeki tartışmasız ağırlığından ötürü, zeytinyağı kültürünün merkezine sürekli olarak Antik Yunan yerleştirilir.Zamanla Akdeniz ülkelerine yayılan zeytinyağı şu anda bu ülkelerle özdeşleşmiş durumda. Zeytin ve zeytinyağı üretimi yoğun olarak özellikle İtalya, Arjantin, Brezilya ve Şili'de yapılıyor.
Milattan Önce birinci yüzyılda Romalı soylu Apicius'un yazdığı kitap,sadece orjinal yemek tarifleri derlemesi değil aynı zamanda zeytinyağının kullanımı konusunda da bir rehber niteliğini taşıyor. Eski Ahit’te yer alan efsanelerden biri, Hazreti Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı ademoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hazreti Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazreti Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazreti Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Güvercin, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın, tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise, ölümsüzlüğün simgesi olur. Türkler, Anadolu'yu Doğu Roma İmparatorluğu'ndan devralırken, Romalıların zeytinyağı kültürünü korudular, korumanın da ötesinde zenginleştirdiler. Anadolu'daki kültürler mozayiği Osmanlı potasında eridi ve ortak bir Anadolu kültürü oluştu. Zeytinyağlı yemeklerin Osmanlı mutfağında daima çok özel bir yeri oldu. Zeytinyağıyla yapılan yemekler, Osmanlı döneminde şehirden köylere kadar yaygınlaştı. Osmanlı mutfağı, bugünkü yemek kültürümüzün de temelini oluşturdu.
ZEYTİNYAĞI ÇEŞİTLERİ Naturel zeytinyağı:Yeşilimsi sarı renkte, zeytinin koku ve tadını en doğal biçimde muhafaza eden zeytinyağı çeşididir. Doğal haliyle, işlenmeden de yenilebilir. Kendi içinde gruplara ayrılır. a)Sızma:Asit oranı en düşük olan ve doğal yöntemlerle üretilen zeytinyağı çeşididir. Asit oranı en fazla yüzde l'dir. Genellikle çiğ olarak salatalarda tüketilir. Pişmiş sebzelere ve makarnalara sos olarak eklenebilir. b)Naturel: Asit oranı yüzde 1-2 arasında değişir. Sızmaya oranla daha yoğun bir zeytin tadına sahiptir. Aynı zamanda daha ekonomiktir. Rafine zeytinyağı:Asit oranı yüksek olan zeytinyağının yenilebilir nitelikte olması için rafine edilmesi gerekir. Rafine edilen zeytinyağının asit oranı sıfırdır ve zeytinyağının kalitesini bozan maddelerden arındırılmıştır. Riviera:Bu tip zeytinyağı rafine ve naturel yağların belirli oranlarda karışımından elde edilir. Özellikle yemek ve kızartmalarda kullanılır. Karışım oranları ve naturel tipin özellikleri rivieranın lezzet ve kalitesine bağlıdır.
Portakal
PORTAKAL
Kış aylarının vazgeçilmez ve en bilindik meyvesi Portakal Portakal ağcının tertemiz duru çiçeklerinden örülmüş taç kadar güzel bir şey olamaz diye düşünürüm her zaman kışın bu gösterişli meyvesinin çiçeklerinin yanında gerçek bir güneşi andıran Turuncu rengi, parlak kabuğu,yan yana koyduğumuzda bir ressamın düşleyebileceği en güzel resmi olduğunu görürüm . Bu kadar güzellikten sonra ağza dolan şekerli doyulmaz tadı yanında tedavi edici bitkisel özelikler açısından yaprakları ve çiçeklerinin de faydaları sayılmakla bitmiyor.
Her mevsimde ama en çok kış aylarında tüketilen portakal , hastalara şifa niyetine yedirilmiş, sofra dekorasyonunda kullanılmış, armağan olarak verilmiştir.Bugün elmadan sonra dünyanın en çok tüketilen meyvesidir.Çiğ haliyle tüketilmesinden başka,reçeli , konservesi yapılan portakal, günümüz mutfaklarında çokça kullanılan bir lezzet halini almıştır. Çinlilerin portakallı ördeğini bilmeyenimiz yoktur. Pasta, tatlı , reçel yapımında kullanılan portakal, özellikle Fransız mutfağında ve kümes hayvanlarıyla pişen yemeklerde çokça aranan bir meyvedir.
Bitkisel ilaç olarak da kullanılır. Bitkisel ilaç olarak kullanacağınız portakalın,yaprak çiçekleri kimyasal işlem görmemesi , sabah çiğ yağmadan,çiçekleri kapalı durumda açmadan yaprakların yeşil rengi gitmeden toplanıp,ışık almayan bir yerde gölgede kuru hava da kurutulması gerekir.Hesperides bahçesinin altın elmalarına benzetilen portakal , organizmaya çok sağlıklı etkileri olduğu o zamanlardan beri yazılmış ve söylenmiştir.Herkül'ün 10 kişi olarak ölümsüzlük bağışlayan bu altın elmaları kopartmak için Hesperides bahçesinin bulunduğu dağlara gittiği tarihte geçer.
Portakal, besin değeri yönünden zengin bir meyvedir. Önemli bir askorbit asit kaynağıdır. Vitamin özellikle C-B-P vitamini yönünden oldukça zengin olan bu meyve soğuk algınlıklarında, nezle ve griplerde birebirdir. Nadir yiyeceklerde bulunan P vitamini vücudumuz da ince ve kalın damarların yumuşak kalmasını sağlar.Bunların kireçlenip sertleşmesini önler,böylece damar çatlamalarınsan meydana gelecek kanamalara ve felçlere mani olur. Bacaklardaki varisi geçirir.
Genelde kabukları soyularak yenilen portakalın suyu da kendisi kadar yaygın tüketilir. Doğal haliyle içildiği gibi alkollü ve alkolsüz kokteyllerde de kullanılan meyve sularından biridir. Çok sayıda keseciklerle dolu olan kabuğundan parfüm, şeker sanayilerinde yararlanılır, Serinletici içeceklerin yapımında uçucu yağları kullanılır.
Çiçeklerinden yatıştırıcı ve spazma karşı bir su çıkartır.Bu su en bulunmaz bir yatıştırıcıdır.Aşırı heyecanlananlara sıkıntısı çok olanlar portakal ağacı çiçeğine başvururlar .çiçeklerinden çıkarılan esans parfümeride kullanılır.Çocuklara hastalık atlatanlara gençlere ve özellikle yaşlılara çok yararlıdır,şeker oranı düşük olduğundan şeker hastalarına sağlık verilir.Portakal suyu her tür gribe organizma zayıflıklarına ateşe anjinlere sindirim sistemi bozukluklarına böbrek ve idrar kesesi hastalıklarına karşı bol bol önerilir.Pişirilmiş portakal içi ülser ve apseler üzerine büyük yakılar biçiminde uygulanırsa çok iyi sonuç verdiği uzmanlar tarafından söyleniyor.
Portakal Kabuğu(acı portakalın soyulmasından elde edilmiş olmalıdır bildiğimiz portakal kabuğu değil, acı portakal bergamut ,altıntop ,kızmemesi olarak biliniyor)toniktir,uyarıcı ve istek uyandırıcıdır.Mideye yardımcıdır,bağırsaklarda biriken gazları dışarı atar ,kurtları düşürür.Kabuklarından çıkan uçucu sıvıdan elde edilen portakal esansı kolonya suyu hazırlanmasında kullanılır.Acı portakalın kabuğundan yapılan Bergamut esansı ,yaraları apseleri ,ülseri ve cilt yanıklarına iyi gelir.
Portakal Yaprakları özelikle acı portakal ağıcının yaprakları çay gibi demlenip içildiğinde sinirlilerde iç sıkıntılarında astlım, migrenlerde iyi geldiği uzmanlar tarafından söylenir.Tonik özeliği vardır.
Ev likörü olarak 100gram meyve kabuğunu,meyvelerden yapılmış yarım litre alkollü bir içki içersinde bir hafta emiştirmeye bırakın süzün.mide ve bağırsak uyarıcısı olarak yemeklerden önce bir kahve kaşığı için. Yatıştırıcı olarak yarım avuç kuru yaprağı bir litre kaynar suya atın günde iki fincan için içilir.
Özel kokulu bir yağ içeren ve turunçgiller ailesinden olan bu meyvenin anavatanı Çin'dir. Daha sonra başta İspanya ve tüm Akdeniz ülkelerinde, Güney Afrika ve Amerika gibi sıcak bölgelerde üretilmeye başlanmıştır. Portakalın yafa ( şamutu ), washington navel portakalı, ince kabuklu, karın kısmı geniş meme portakalı, valensiya gibi türleri Türkiye'de Akdeniz bölgesinde özellikle Antalya ve İçel'de yetiştirilmektedir. Acı portakal olarak bergamut,altıntop ,kızmemesi olarak bilinir.
Alınan bilgiler:Maurıce Messegue ,şifalı otlar. Mehmet Göbelez ,gıdalarımız sağlığımız
Kış aylarının vazgeçilmez ve en bilindik meyvesi Portakal Portakal ağcının tertemiz duru çiçeklerinden örülmüş taç kadar güzel bir şey olamaz diye düşünürüm her zaman kışın bu gösterişli meyvesinin çiçeklerinin yanında gerçek bir güneşi andıran Turuncu rengi, parlak kabuğu,yan yana koyduğumuzda bir ressamın düşleyebileceği en güzel resmi olduğunu görürüm . Bu kadar güzellikten sonra ağza dolan şekerli doyulmaz tadı yanında tedavi edici bitkisel özelikler açısından yaprakları ve çiçeklerinin de faydaları sayılmakla bitmiyor.
Her mevsimde ama en çok kış aylarında tüketilen portakal , hastalara şifa niyetine yedirilmiş, sofra dekorasyonunda kullanılmış, armağan olarak verilmiştir.Bugün elmadan sonra dünyanın en çok tüketilen meyvesidir.Çiğ haliyle tüketilmesinden başka,reçeli , konservesi yapılan portakal, günümüz mutfaklarında çokça kullanılan bir lezzet halini almıştır. Çinlilerin portakallı ördeğini bilmeyenimiz yoktur. Pasta, tatlı , reçel yapımında kullanılan portakal, özellikle Fransız mutfağında ve kümes hayvanlarıyla pişen yemeklerde çokça aranan bir meyvedir.
Bitkisel ilaç olarak da kullanılır. Bitkisel ilaç olarak kullanacağınız portakalın,yaprak çiçekleri kimyasal işlem görmemesi , sabah çiğ yağmadan,çiçekleri kapalı durumda açmadan yaprakların yeşil rengi gitmeden toplanıp,ışık almayan bir yerde gölgede kuru hava da kurutulması gerekir.Hesperides bahçesinin altın elmalarına benzetilen portakal , organizmaya çok sağlıklı etkileri olduğu o zamanlardan beri yazılmış ve söylenmiştir.Herkül'ün 10 kişi olarak ölümsüzlük bağışlayan bu altın elmaları kopartmak için Hesperides bahçesinin bulunduğu dağlara gittiği tarihte geçer.
Portakal, besin değeri yönünden zengin bir meyvedir. Önemli bir askorbit asit kaynağıdır. Vitamin özellikle C-B-P vitamini yönünden oldukça zengin olan bu meyve soğuk algınlıklarında, nezle ve griplerde birebirdir. Nadir yiyeceklerde bulunan P vitamini vücudumuz da ince ve kalın damarların yumuşak kalmasını sağlar.Bunların kireçlenip sertleşmesini önler,böylece damar çatlamalarınsan meydana gelecek kanamalara ve felçlere mani olur. Bacaklardaki varisi geçirir.
Genelde kabukları soyularak yenilen portakalın suyu da kendisi kadar yaygın tüketilir. Doğal haliyle içildiği gibi alkollü ve alkolsüz kokteyllerde de kullanılan meyve sularından biridir. Çok sayıda keseciklerle dolu olan kabuğundan parfüm, şeker sanayilerinde yararlanılır, Serinletici içeceklerin yapımında uçucu yağları kullanılır.
Çiçeklerinden yatıştırıcı ve spazma karşı bir su çıkartır.Bu su en bulunmaz bir yatıştırıcıdır.Aşırı heyecanlananlara sıkıntısı çok olanlar portakal ağacı çiçeğine başvururlar .çiçeklerinden çıkarılan esans parfümeride kullanılır.Çocuklara hastalık atlatanlara gençlere ve özellikle yaşlılara çok yararlıdır,şeker oranı düşük olduğundan şeker hastalarına sağlık verilir.Portakal suyu her tür gribe organizma zayıflıklarına ateşe anjinlere sindirim sistemi bozukluklarına böbrek ve idrar kesesi hastalıklarına karşı bol bol önerilir.Pişirilmiş portakal içi ülser ve apseler üzerine büyük yakılar biçiminde uygulanırsa çok iyi sonuç verdiği uzmanlar tarafından söyleniyor.
Portakal Kabuğu(acı portakalın soyulmasından elde edilmiş olmalıdır bildiğimiz portakal kabuğu değil, acı portakal bergamut ,altıntop ,kızmemesi olarak biliniyor)toniktir,uyarıcı ve istek uyandırıcıdır.Mideye yardımcıdır,bağırsaklarda biriken gazları dışarı atar ,kurtları düşürür.Kabuklarından çıkan uçucu sıvıdan elde edilen portakal esansı kolonya suyu hazırlanmasında kullanılır.Acı portakalın kabuğundan yapılan Bergamut esansı ,yaraları apseleri ,ülseri ve cilt yanıklarına iyi gelir.
Portakal Yaprakları özelikle acı portakal ağıcının yaprakları çay gibi demlenip içildiğinde sinirlilerde iç sıkıntılarında astlım, migrenlerde iyi geldiği uzmanlar tarafından söylenir.Tonik özeliği vardır.
Ev likörü olarak 100gram meyve kabuğunu,meyvelerden yapılmış yarım litre alkollü bir içki içersinde bir hafta emiştirmeye bırakın süzün.mide ve bağırsak uyarıcısı olarak yemeklerden önce bir kahve kaşığı için. Yatıştırıcı olarak yarım avuç kuru yaprağı bir litre kaynar suya atın günde iki fincan için içilir.
Özel kokulu bir yağ içeren ve turunçgiller ailesinden olan bu meyvenin anavatanı Çin'dir. Daha sonra başta İspanya ve tüm Akdeniz ülkelerinde, Güney Afrika ve Amerika gibi sıcak bölgelerde üretilmeye başlanmıştır. Portakalın yafa ( şamutu ), washington navel portakalı, ince kabuklu, karın kısmı geniş meme portakalı, valensiya gibi türleri Türkiye'de Akdeniz bölgesinde özellikle Antalya ve İçel'de yetiştirilmektedir. Acı portakal olarak bergamut,altıntop ,kızmemesi olarak bilinir.
Alınan bilgiler:Maurıce Messegue ,şifalı otlar. Mehmet Göbelez ,gıdalarımız sağlığımız
Kivi
Kivi
Ne yersek o'yuz veya ne yiyorsak o'nu yansıtırız.(uzkdoğu atasözü) Sağlıklı ve uzun yaşamın sırlarını veren yediğimiz besinler bedenimizdeki hücreleri beslediği için bizim temel yapı taşlarımızdır.Yediklerimizi bilinçli olarak yersek sağlıklı bir yaşamı biraz da olsa yakalayabileceğimizi sanıyorum.
Bunlardan biri Çin'de Yang-tse nehri vadisinde yetişen ,doğduğu topraklardan dolayı 'yangtao'ismini alan,ve buradan dünyaya yayılan memleketimizde de gelerek yetişen meyveler arasına giren ,son yıllarda manav ve marketlerde satılmaya başlayan Vitamin deposu kivi .......
Bu meyve yumurta büyüklüğünde tüylü kabuğunun içinde zümrüt yeşili renkte olup yarı saydamdır ve bol su içerir. Serinletici özelliğe ve hoş bir tada sahiptir.Turuncgileri gölgede bırakan bir tanesinin içinde günlük ihtiyacımızı karşılayacak C vitamini deposu olan kivi ,Başta soğuk algınlığı olmak üzere bir çok hastalıklara iyi geldiği uzmanlar tarafından kanıtlanmış.Ayrıca A ve E vitaminleri,kalsiyum,magnezyum,potasyum,fosfor,pektin maddesi ve lif zenginliği olan bu meyvayı uzmanlar günde bir kivinin insanları hastalıklardan uzaklaştırdığını yaşlanmayı geçiktirdiğini belirtiyorlar.
Ülkemizde daha henüz az da olsa yetişen taze olarak tüketeceğiniz kiviyi enlemesine ortadan ikiye bölüp kaşıkla yiyebiliriz, ya da soyduktan sonra dilimlere keserek servis edebilirsiniz.Kivinin lezzetinden maksimum yararlanmak için onu soğuk olarak tüketmenin daha iyi olacağını düşünüyorum.Pasta,dondurma ile tatlılarımızın süslemesinde meyve olarak pişirmeden kullanabiliriz.Alkollü,alkolsüz meyve kokteylerinde tercih edebileceğimiz vitamin deposu bir meyvedir.Uzun süre ısıtıldığında aromasını kaybediyor. Bu yüzden kivi çiğ olarak ya da çok kısık ateşte pişirilmesini öneriyorum.Pilav salata pek çok et yemeklerinde de farklı lezzet katıyor.Suyu ise ete yumuşaklık kazandırırıyor .
Amerika'da bu hârika meyve üzerinde yapılan araştırmalar, kivinin birçok derdin devâsı olduğunu ortaya çıkardı. İşte bunlardan bazıları: *İçinde bol miktarda bulunan magnezyum Anemi ve mide problemlerine etkili , *Kivinin içerdiği meyve asitleri ile A ve C vitaminlere cilde çok yararlı Meyve asitleri cilt yüzeyindeki ölü deri tabakasını soyarak ''peeling''görevini yapıyor. *Yüksek oranda A ve C vitamini yaşlanmayı hızlandıran sebeblere karşı etkili olup olgun ciltlerdeki yaşlanmayı durduruyor.ve sarkmaları en aza indiriyor.Cilde kadifemsi bir yumuşaklık ve ışıltı kazandırıyor. Size bir öneri ;birkaç kiviyi soyup çatalla ezerek püre haline getirin. Suyunu süzüp posasını temizlenmiş yüzünüze ve boynunuza masaj yaparak sürün. 20 dakika bekleyip ılık suya batırılmış pamukla silin ve ılık suyla yıkayıp havlu ile kurulayın *Kolesterol seviyesini düşürür, *Karaciğeri çalıştırır, kanı temizler, *Kadınlarda göğüs kanserini önler, *Grip ve soğuk algınlığının çabuk atlatılmasını sağlar, *Kan basıncını ayarlar, tansiyonu düşürür, *Vücudun direncini artırır, *Bağırsakları yumuşatıyor ve toksinlerin atılımını sağlayıp vücudu temizliyor. *Bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği uzmanlar tarafından söyleniyor. *Kiviyi satın aldıktan sonra bir hafata kadar buzdolabında saklayabilirsiniz.
Öyküsü 700 yıl önce Çin'de Yang-tse nehri vadisinde yetişen ,doğduğu topraklardan dolayı 'yangtao'ismini alan, Çin imporotorunun en sevdiği meyvelerden biriolan kiviyi dünya Yeni zelanda sayesinde tanımış.62 li yılarda Amerika'ya yapılan ihracat kivinin tüm dünyaya daha çok yayılmasına neden olmuştur.70 li yılarda avrupa ve özellikle italya dünyanın en çok kivi üreten ülekeleri arasında yer almış,ülkemizde tanınması 1988 yılında başlamıştır.Yeni zelanda,İsrail ve Kaliforniya dan ithal edilen kivi, artık ülkemizde de yetiştirilmektedir.Doğru beslenme meyvesi olan içinde sağlık ve güzellik iksiri taşıyan farklı olan bu tadı bol bol yemeniz dileğiyle.........
Ne yersek o'yuz veya ne yiyorsak o'nu yansıtırız.(uzkdoğu atasözü) Sağlıklı ve uzun yaşamın sırlarını veren yediğimiz besinler bedenimizdeki hücreleri beslediği için bizim temel yapı taşlarımızdır.Yediklerimizi bilinçli olarak yersek sağlıklı bir yaşamı biraz da olsa yakalayabileceğimizi sanıyorum.
Bunlardan biri Çin'de Yang-tse nehri vadisinde yetişen ,doğduğu topraklardan dolayı 'yangtao'ismini alan,ve buradan dünyaya yayılan memleketimizde de gelerek yetişen meyveler arasına giren ,son yıllarda manav ve marketlerde satılmaya başlayan Vitamin deposu kivi .......
Bu meyve yumurta büyüklüğünde tüylü kabuğunun içinde zümrüt yeşili renkte olup yarı saydamdır ve bol su içerir. Serinletici özelliğe ve hoş bir tada sahiptir.Turuncgileri gölgede bırakan bir tanesinin içinde günlük ihtiyacımızı karşılayacak C vitamini deposu olan kivi ,Başta soğuk algınlığı olmak üzere bir çok hastalıklara iyi geldiği uzmanlar tarafından kanıtlanmış.Ayrıca A ve E vitaminleri,kalsiyum,magnezyum,potasyum,fosfor,pektin maddesi ve lif zenginliği olan bu meyvayı uzmanlar günde bir kivinin insanları hastalıklardan uzaklaştırdığını yaşlanmayı geçiktirdiğini belirtiyorlar.
Ülkemizde daha henüz az da olsa yetişen taze olarak tüketeceğiniz kiviyi enlemesine ortadan ikiye bölüp kaşıkla yiyebiliriz, ya da soyduktan sonra dilimlere keserek servis edebilirsiniz.Kivinin lezzetinden maksimum yararlanmak için onu soğuk olarak tüketmenin daha iyi olacağını düşünüyorum.Pasta,dondurma ile tatlılarımızın süslemesinde meyve olarak pişirmeden kullanabiliriz.Alkollü,alkolsüz meyve kokteylerinde tercih edebileceğimiz vitamin deposu bir meyvedir.Uzun süre ısıtıldığında aromasını kaybediyor. Bu yüzden kivi çiğ olarak ya da çok kısık ateşte pişirilmesini öneriyorum.Pilav salata pek çok et yemeklerinde de farklı lezzet katıyor.Suyu ise ete yumuşaklık kazandırırıyor .
Amerika'da bu hârika meyve üzerinde yapılan araştırmalar, kivinin birçok derdin devâsı olduğunu ortaya çıkardı. İşte bunlardan bazıları: *İçinde bol miktarda bulunan magnezyum Anemi ve mide problemlerine etkili , *Kivinin içerdiği meyve asitleri ile A ve C vitaminlere cilde çok yararlı Meyve asitleri cilt yüzeyindeki ölü deri tabakasını soyarak ''peeling''görevini yapıyor. *Yüksek oranda A ve C vitamini yaşlanmayı hızlandıran sebeblere karşı etkili olup olgun ciltlerdeki yaşlanmayı durduruyor.ve sarkmaları en aza indiriyor.Cilde kadifemsi bir yumuşaklık ve ışıltı kazandırıyor. Size bir öneri ;birkaç kiviyi soyup çatalla ezerek püre haline getirin. Suyunu süzüp posasını temizlenmiş yüzünüze ve boynunuza masaj yaparak sürün. 20 dakika bekleyip ılık suya batırılmış pamukla silin ve ılık suyla yıkayıp havlu ile kurulayın *Kolesterol seviyesini düşürür, *Karaciğeri çalıştırır, kanı temizler, *Kadınlarda göğüs kanserini önler, *Grip ve soğuk algınlığının çabuk atlatılmasını sağlar, *Kan basıncını ayarlar, tansiyonu düşürür, *Vücudun direncini artırır, *Bağırsakları yumuşatıyor ve toksinlerin atılımını sağlayıp vücudu temizliyor. *Bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği uzmanlar tarafından söyleniyor. *Kiviyi satın aldıktan sonra bir hafata kadar buzdolabında saklayabilirsiniz.
Öyküsü 700 yıl önce Çin'de Yang-tse nehri vadisinde yetişen ,doğduğu topraklardan dolayı 'yangtao'ismini alan, Çin imporotorunun en sevdiği meyvelerden biriolan kiviyi dünya Yeni zelanda sayesinde tanımış.62 li yılarda Amerika'ya yapılan ihracat kivinin tüm dünyaya daha çok yayılmasına neden olmuştur.70 li yılarda avrupa ve özellikle italya dünyanın en çok kivi üreten ülekeleri arasında yer almış,ülkemizde tanınması 1988 yılında başlamıştır.Yeni zelanda,İsrail ve Kaliforniya dan ithal edilen kivi, artık ülkemizde de yetiştirilmektedir.Doğru beslenme meyvesi olan içinde sağlık ve güzellik iksiri taşıyan farklı olan bu tadı bol bol yemeniz dileğiyle.........
Çilek
Çilek
Göz alan o güzel kırmızı rengi,hafif iç bayıltan hoş kokusu ile baharın geldiğini bildiren çok sevilen meyvelerden olan çilek sokaklarda seyyar tezgahlarda,manavlarda yerini aldı.Harika aroması ile bütünleşen tart ,turta,puding, dondurma, reçel, likör,pastaların tam yapma zamanı, taze taze pudra şekerine batırarak yemek ayrı bir damak tadı Sağlık açısından da her meyve gibi çok faydaları uzmanlar tarafından yazılan bir meyve
*Romatizma ve benzeri hastalıkların ilacı olarak biliniyor *.Bütün salgı bezlerini çalıştırdığı vücuda gençlik ve kuvvet kazandırıyor.
*Çilek bol idrar söktürüyor.Üre asidi ve ürat tuzları birikintilerini,vücutta birikmiş zehirli maddeleri de dışarı atar.Ayrıca çilekte diğer meyvelerde bulunmayan salisilik asit vardır.Bu romatizma ilacının esas maddesidir.Romatizma mafsal iltahabı (Artarit)eklemlerde ürat birikmesi (damla hastalığı),damar sertliği,böbrekte kum taş teşekkülü gibi rahatsızlıkları önler varsa zamanla bunların geçmesini sağlıyor. *Çilek damarları temizliyor ve vücuttaki fazla suyu atarak yüksek tansiyonu düşürüyor.
*Çilek karaciğerin çalışmasını,safra salgısını artırır.Böylece karaciğer kifayetsizliğini giderir.ve hazma yardım eder.İştah açar.Safra taşını döker.Tekrar olmasını önler.
*Mide ve bağırsakları çalıştırır.Çilek suyu bağırsaklardaki zararlı mikropları öldürür.Onların insanı zehirlemesini önler. Bu suretle çilek pekliği giderir.Bağırsaklardan vücudun (kanın)zehirlenmesini,cildin sivilcelerle dolmasını önler bunları iyi eder.
*Bütün salgı bezlerini ahenkli şekilde çalıştırır.Vücuda gençlik ve kuvvet kazandırır.
*Çileğin içinde bulunan çeşitli asitler diş diplerinde biriken taşları eritir.çilek mevsimi günde 3-4 defa 1fincan taze sıkılmış çilek suyu ile dişler fırçalanmalıdır.
*Yüz boyunda kırışan kısımlara sürülen çilek losyonu tazelik ve pembe bir renk sağlar.bunun için 5-6 tane çilek bezde sıkılır.bir yumurta akı çırpılarak ilave olunur ve tekrar çırpılır ve bu sırada 20 damla gülsuyu ilave edilir,tampon yaparak boyuna sürülür.1 saat içersinde 15 gr yemek sodası konulmuş 1 litre ilik su ile yüz boyun yıkanır. Kuru Ciltler için :Hazırlanışı: Bir avuç taze çilek ezilip yulaf unu ile birlikte karıştırılır. Bir adet yumurta sarısı ile iki çorba kaşığı yoğurt çırpıldıktan sonra çilek hamuruna eklenir. Hazırlanan karışıma güzel bir koku vermek için sanlunya yağı ilavesi ile krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Faydaları: Kuru ciltler için besleyici olan çilek kremi; yüz kısmına maske yapılarak uygulanır. Çilek maskesi, aynı zamanda yüzdeki kırışıklıkların kaybolmasını sağlamakta yararlıdır.
*Çocuk ve büyüklerde bağırsak kurtlarını döker bunun için sabah aç karnına bolca çilek yenir.Öğleye kadar başka bir şey yenmez.2-3 gün devam edilir.
*Çileğin kök ve yaprakları da faydalıdır 300gr yaprak ve kök 1 gece ıslatılır.ertesi gün 1 litre suda 20 dakika kaynatılıp çay gibi içilirse mafsal iltihabı damar sertliği tansiyon yüksekliği karında su toplanması böbrek ve mesane rahatsızlıklarında kum taş çok fayda verir hastaların bol terlemesini sağlar bu karaciğerin şişliğini de giderir.
* 100 gr. çilekte 59 mg. C vitamini, (ki bu oran limondan bile fazla) 1 mg. sodyum, 174 mg. potasyum, 21 mg. kalsiyum var. Kalorisi ise 37. Ancak eğer diyet yapıyorsanız, nasılsa meyvedir, bir şey yapmaz diyerek bol bol da yemeyin. Her şeyde olduğu gibi fazlası zararlı olabiliyor çileğin hazmı zordur.midesi hasta tembel olanlar çileğin suyunu içmeliler.Bu gibi rahatsızlıkları olanlar frenk üzümü ile karıştırarak az miktarlarda yerlerse kolay hazmederler. Cilt hastalığı olanlara kaşıntı yapabilir.
Değişik tatlılar üretmeniz de mümkün. Mesela püre haline getirdiğiniz çileği bal ve süzme yoğurtla karıştırabilirsiniz.Çok Güzel turtalar pastalar yaparak da kullanabilirsiniz.
BOL BOL YEMENİZ DİLEĞİYLE.............. Kaynak:Dr.Mehmet Göbelez (1978)
Göz alan o güzel kırmızı rengi,hafif iç bayıltan hoş kokusu ile baharın geldiğini bildiren çok sevilen meyvelerden olan çilek sokaklarda seyyar tezgahlarda,manavlarda yerini aldı.Harika aroması ile bütünleşen tart ,turta,puding, dondurma, reçel, likör,pastaların tam yapma zamanı, taze taze pudra şekerine batırarak yemek ayrı bir damak tadı Sağlık açısından da her meyve gibi çok faydaları uzmanlar tarafından yazılan bir meyve
*Romatizma ve benzeri hastalıkların ilacı olarak biliniyor *.Bütün salgı bezlerini çalıştırdığı vücuda gençlik ve kuvvet kazandırıyor.
*Çilek bol idrar söktürüyor.Üre asidi ve ürat tuzları birikintilerini,vücutta birikmiş zehirli maddeleri de dışarı atar.Ayrıca çilekte diğer meyvelerde bulunmayan salisilik asit vardır.Bu romatizma ilacının esas maddesidir.Romatizma mafsal iltahabı (Artarit)eklemlerde ürat birikmesi (damla hastalığı),damar sertliği,böbrekte kum taş teşekkülü gibi rahatsızlıkları önler varsa zamanla bunların geçmesini sağlıyor. *Çilek damarları temizliyor ve vücuttaki fazla suyu atarak yüksek tansiyonu düşürüyor.
*Çilek karaciğerin çalışmasını,safra salgısını artırır.Böylece karaciğer kifayetsizliğini giderir.ve hazma yardım eder.İştah açar.Safra taşını döker.Tekrar olmasını önler.
*Mide ve bağırsakları çalıştırır.Çilek suyu bağırsaklardaki zararlı mikropları öldürür.Onların insanı zehirlemesini önler. Bu suretle çilek pekliği giderir.Bağırsaklardan vücudun (kanın)zehirlenmesini,cildin sivilcelerle dolmasını önler bunları iyi eder.
*Bütün salgı bezlerini ahenkli şekilde çalıştırır.Vücuda gençlik ve kuvvet kazandırır.
*Çileğin içinde bulunan çeşitli asitler diş diplerinde biriken taşları eritir.çilek mevsimi günde 3-4 defa 1fincan taze sıkılmış çilek suyu ile dişler fırçalanmalıdır.
*Yüz boyunda kırışan kısımlara sürülen çilek losyonu tazelik ve pembe bir renk sağlar.bunun için 5-6 tane çilek bezde sıkılır.bir yumurta akı çırpılarak ilave olunur ve tekrar çırpılır ve bu sırada 20 damla gülsuyu ilave edilir,tampon yaparak boyuna sürülür.1 saat içersinde 15 gr yemek sodası konulmuş 1 litre ilik su ile yüz boyun yıkanır. Kuru Ciltler için :Hazırlanışı: Bir avuç taze çilek ezilip yulaf unu ile birlikte karıştırılır. Bir adet yumurta sarısı ile iki çorba kaşığı yoğurt çırpıldıktan sonra çilek hamuruna eklenir. Hazırlanan karışıma güzel bir koku vermek için sanlunya yağı ilavesi ile krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Faydaları: Kuru ciltler için besleyici olan çilek kremi; yüz kısmına maske yapılarak uygulanır. Çilek maskesi, aynı zamanda yüzdeki kırışıklıkların kaybolmasını sağlamakta yararlıdır.
*Çocuk ve büyüklerde bağırsak kurtlarını döker bunun için sabah aç karnına bolca çilek yenir.Öğleye kadar başka bir şey yenmez.2-3 gün devam edilir.
*Çileğin kök ve yaprakları da faydalıdır 300gr yaprak ve kök 1 gece ıslatılır.ertesi gün 1 litre suda 20 dakika kaynatılıp çay gibi içilirse mafsal iltihabı damar sertliği tansiyon yüksekliği karında su toplanması böbrek ve mesane rahatsızlıklarında kum taş çok fayda verir hastaların bol terlemesini sağlar bu karaciğerin şişliğini de giderir.
* 100 gr. çilekte 59 mg. C vitamini, (ki bu oran limondan bile fazla) 1 mg. sodyum, 174 mg. potasyum, 21 mg. kalsiyum var. Kalorisi ise 37. Ancak eğer diyet yapıyorsanız, nasılsa meyvedir, bir şey yapmaz diyerek bol bol da yemeyin. Her şeyde olduğu gibi fazlası zararlı olabiliyor çileğin hazmı zordur.midesi hasta tembel olanlar çileğin suyunu içmeliler.Bu gibi rahatsızlıkları olanlar frenk üzümü ile karıştırarak az miktarlarda yerlerse kolay hazmederler. Cilt hastalığı olanlara kaşıntı yapabilir.
Değişik tatlılar üretmeniz de mümkün. Mesela püre haline getirdiğiniz çileği bal ve süzme yoğurtla karıştırabilirsiniz.Çok Güzel turtalar pastalar yaparak da kullanabilirsiniz.
BOL BOL YEMENİZ DİLEĞİYLE.............. Kaynak:Dr.Mehmet Göbelez (1978)
Nar
Nar cenetin meyvesi derdi büyüklerimiz. Hadîs-i serifte nar meyvesi ,"İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. (Rahman Suresi, 68) “Her narda bir damla cennet suyu vardir.diye geçer. Canlı kırmızı çiçekli, dört köşe dallı, hafifçe dikenli bir ağaçdır. Yaprak kenarı ve sapı kırmızımtraktır. Çiçekleri parlak kırmızıdır. Meyvesi portakal büyüklüğünde, esmer kırmızı renkli, çok tohumludur. Yenen kısmı,içndeki etli ve bol sulu tohumlu kısmıdır.Avrupa da, tıp alanında hastalıkları tedavi etmek için kullanıldığı bilinir. Anayurdu Asya olan nar ağacı çok eski çağlarda götürüldüğü Kuzey Afrika ve Güney Avrupa da halen yetiştirilmektedir.Genelde Akdeniz kıyılarında görülen narın özellikle Fransa, Kıbrıs, Tunus, İtalya, Türkiye, İspanya ve Arabistan'da yaygın olarak üretimi yapılır.Türkiye'de nar üretiminin yarıya yakını Ege, geri kalanı ise Akdeniz bölgesinden sağlanır.
Şarkılarda şiirlerde her an adı geçen bu meyvenin nar tanelerinin bazı toplumlarda yaşam sembolü olduğuna inanılır. Eski Mısır da nar meyvası, din adamları tarafından kutsal sayılmış ve kumaşlrda motif olarak kullanılmıştır. Mimari figürlerde de nar işlemelerine rastlanır. Dünya Mutfaktğında ve bizim mutfaktakı yerı Özellikle Ege ve Akdaniz bölgesinde nardan nar ekşisi adı verilen bir sıvı elde edilir ve başta salata olmak üzere pek çok yemeğe tatlandırıcı olarak eşlik eder.Güneydoğu bölgesi yemeklerinde nar suyu çok kullanılır. Nar meyvasının taneleri tart ve pasta yapımında, Avrupanın bazı bölgelerinde de çorba ve sosların ana malzemesi olarak Batı mutfaklarında nar; tatlı, tuzlu ve sıcak olarak tüketilir.. Özellikle Fransız mutfağında peynirle birlikte servis edilerek başlangıç olarak sunulur. Ayrıca pasta, tatlı ya da yemeklerin süslemelerinde kullanılır. İçkilerde de nar suyu birçok kokteylin esas maddesidir.Taze olarak meyvası yenen narın suyundan şurup, pekmez ve likör yapılır.
Asırlardır her seye konu olmuş bu meyvenin insan sağlığındaki faydaları da ilim adamları tarafından kanıtlanmıştır.Nar, şifalı bitkiler içinde yer alır "Amerikalı bilimadamları, nar suyunun ileride prostat kanseriyle mücadelede kullanılabileceğini kaydettiler .ABD'deki Wisconsin Üniversitesi'nde görevli bilimadamı Hasan Mukhtar başkanlığındaki ekip, fareler üzerinde yaptığı araştırmada, farelerin içme suyuna nar suyu kattı. Kanserin ilerleme hızının, nar suyu miktarı artıkça yavaşladığını tespit eden bilimadamları, bundan sonraki deneylerde nar suyunun insanlardaki etkisini araştıracaklarını açıkladılar.Ekibin başkanı Mukhtar, ''Bu sonuçların, narın kansere ve özellikle de prostat kanserine karşı etkin maddeler içerdiğinin kanıtı olduğunu'' ifade etti. Bilimadamları, farelere verilen nar suyu konsantresinin, insanların bir günde içebileceği nar suyuna eşdeğer olduğunu da belirttiler. Antioksidan yönünden zengin olan nar, daha önce yapılan araştırmalarda da ciltteki tümörlerin büyümesini yavaşlatmıştı."
Nar suyundaki antioksidan miktarı, kırmızı şarap, yeşil çay, kızılcık ve portakal suyuna göre 3 kat daha fazla. 1 bardak nar suyu, 2 kadeh kırmızı şarap, 10 bardak yeşil çay ve 4 bardak kızılcık suyu ile aynı seviyede antioksidan madde içerdiği, Narda ayrıca C vitamini, demir ve potasyum var. Narın 100 gr.da 20 mgr. C vitamini bulunduğu Vücuda enerji veren meyvalardan biri olan narın 100 gr.ında 62 kalori var olduğu ayrıca bol miktarda şeker, mineral içerdiği ve potasyum bakımından da zengin olduğu bilim adamları tarafından söylenir.Ağaçın gövde, kök ve dal kabukları; nişasta, mannit, reçineli maddeler, asitler, tanen, punicin ve olkoloidler taşır. Nar kabuğundan yapılan ilaçlar tenya düşürmek için kullanılıyor..
Narın vücudu ve kalbi kuvvetlendirme, ishali kesme, şerit düşürme, burun poliplerine faydalı olma gibi yararları bulunduğu söylenir. Ancak içerdiği bazı kimyevi maddeler yüzünden mide ve bağırsak hastalığı olanların, küçük çocukların ve hamilelerin fazla kullanmamaları tavsiye edilir. Tatlı nar midede çabuk çözüldüğü için hazmı kolaydır. Ancak zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirdiği için ateşli hastalığı olanlara iyi gelmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca tatlı nar mideyi kuvvetlendirdiği, boğaza ve akciğerlere faydalı olduğu, öksürüğe iyi geldiği, Ekşi nar ise mide yanmalarına karşı faydalı olduğu idrar söktürdüğü ishali kusmayı kabızlığı kalp ve mide ağzındaki ağrılara iyi geldiği yazılır.
Suyu zarıyla birlikte çıkarılıp bal ile merhem kıvamına gelinceye kadar pişirilip diş etlerine sürüldüğünde diş eti tahrişine iyi gelir. Dolama / tırnak iltihabı ve cerahatli yaraların tedavisinde nar çekirdeğinin balla birlikte karıştırılarak merhem halinde tatbik edilmesi tavsiye edilir. Nar çiçeği de yaralar için kullanıldığı söylenir.
NOT: Zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirdiği için ateşli hastalığı olanlara iyi gelmeyeceği belirtilmiştir. Ancak içerdiği bazı kimyevi maddeler yüzünden mide ve bağırsak hastalığı olanların, küçük çocukların ve hamilelerin fazla kullanmamaları tavsiye edilir.Tabiki her şeyin fazlası zarar olduğuda unutulmamalıdır
Şarkılarda şiirlerde her an adı geçen bu meyvenin nar tanelerinin bazı toplumlarda yaşam sembolü olduğuna inanılır. Eski Mısır da nar meyvası, din adamları tarafından kutsal sayılmış ve kumaşlrda motif olarak kullanılmıştır. Mimari figürlerde de nar işlemelerine rastlanır. Dünya Mutfaktğında ve bizim mutfaktakı yerı Özellikle Ege ve Akdaniz bölgesinde nardan nar ekşisi adı verilen bir sıvı elde edilir ve başta salata olmak üzere pek çok yemeğe tatlandırıcı olarak eşlik eder.Güneydoğu bölgesi yemeklerinde nar suyu çok kullanılır. Nar meyvasının taneleri tart ve pasta yapımında, Avrupanın bazı bölgelerinde de çorba ve sosların ana malzemesi olarak Batı mutfaklarında nar; tatlı, tuzlu ve sıcak olarak tüketilir.. Özellikle Fransız mutfağında peynirle birlikte servis edilerek başlangıç olarak sunulur. Ayrıca pasta, tatlı ya da yemeklerin süslemelerinde kullanılır. İçkilerde de nar suyu birçok kokteylin esas maddesidir.Taze olarak meyvası yenen narın suyundan şurup, pekmez ve likör yapılır.
Asırlardır her seye konu olmuş bu meyvenin insan sağlığındaki faydaları da ilim adamları tarafından kanıtlanmıştır.Nar, şifalı bitkiler içinde yer alır "Amerikalı bilimadamları, nar suyunun ileride prostat kanseriyle mücadelede kullanılabileceğini kaydettiler .ABD'deki Wisconsin Üniversitesi'nde görevli bilimadamı Hasan Mukhtar başkanlığındaki ekip, fareler üzerinde yaptığı araştırmada, farelerin içme suyuna nar suyu kattı. Kanserin ilerleme hızının, nar suyu miktarı artıkça yavaşladığını tespit eden bilimadamları, bundan sonraki deneylerde nar suyunun insanlardaki etkisini araştıracaklarını açıkladılar.Ekibin başkanı Mukhtar, ''Bu sonuçların, narın kansere ve özellikle de prostat kanserine karşı etkin maddeler içerdiğinin kanıtı olduğunu'' ifade etti. Bilimadamları, farelere verilen nar suyu konsantresinin, insanların bir günde içebileceği nar suyuna eşdeğer olduğunu da belirttiler. Antioksidan yönünden zengin olan nar, daha önce yapılan araştırmalarda da ciltteki tümörlerin büyümesini yavaşlatmıştı."
Nar suyundaki antioksidan miktarı, kırmızı şarap, yeşil çay, kızılcık ve portakal suyuna göre 3 kat daha fazla. 1 bardak nar suyu, 2 kadeh kırmızı şarap, 10 bardak yeşil çay ve 4 bardak kızılcık suyu ile aynı seviyede antioksidan madde içerdiği, Narda ayrıca C vitamini, demir ve potasyum var. Narın 100 gr.da 20 mgr. C vitamini bulunduğu Vücuda enerji veren meyvalardan biri olan narın 100 gr.ında 62 kalori var olduğu ayrıca bol miktarda şeker, mineral içerdiği ve potasyum bakımından da zengin olduğu bilim adamları tarafından söylenir.Ağaçın gövde, kök ve dal kabukları; nişasta, mannit, reçineli maddeler, asitler, tanen, punicin ve olkoloidler taşır. Nar kabuğundan yapılan ilaçlar tenya düşürmek için kullanılıyor..
Narın vücudu ve kalbi kuvvetlendirme, ishali kesme, şerit düşürme, burun poliplerine faydalı olma gibi yararları bulunduğu söylenir. Ancak içerdiği bazı kimyevi maddeler yüzünden mide ve bağırsak hastalığı olanların, küçük çocukların ve hamilelerin fazla kullanmamaları tavsiye edilir. Tatlı nar midede çabuk çözüldüğü için hazmı kolaydır. Ancak zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirdiği için ateşli hastalığı olanlara iyi gelmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca tatlı nar mideyi kuvvetlendirdiği, boğaza ve akciğerlere faydalı olduğu, öksürüğe iyi geldiği, Ekşi nar ise mide yanmalarına karşı faydalı olduğu idrar söktürdüğü ishali kusmayı kabızlığı kalp ve mide ağzındaki ağrılara iyi geldiği yazılır.
Suyu zarıyla birlikte çıkarılıp bal ile merhem kıvamına gelinceye kadar pişirilip diş etlerine sürüldüğünde diş eti tahrişine iyi gelir. Dolama / tırnak iltihabı ve cerahatli yaraların tedavisinde nar çekirdeğinin balla birlikte karıştırılarak merhem halinde tatbik edilmesi tavsiye edilir. Nar çiçeği de yaralar için kullanıldığı söylenir.
NOT: Zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirdiği için ateşli hastalığı olanlara iyi gelmeyeceği belirtilmiştir. Ancak içerdiği bazı kimyevi maddeler yüzünden mide ve bağırsak hastalığı olanların, küçük çocukların ve hamilelerin fazla kullanmamaları tavsiye edilir.Tabiki her şeyin fazlası zarar olduğuda unutulmamalıdır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)